Ankara'da sakin bir gün geçirmek neredeyse imkansız artık. Şarkılar söyleye söyleye Esenboğa'ya giderken çalan bir telefon, Diyarbakır-Lice'de 9 askerin şehit olduğu bilgisini koydu önümüze. "Kimbilir, belki de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Prag gezisini iptal edebilir" diye düşünürken ben, çalan bir başka telefon "Uçuş iptali yok, 11.30'da havalanıyoruz" diyordu. Hemen radyo kanalını haberlere çevirmiş, arabanın içinde birden "Ne oluyoruz" havasına bürünmüştük. Üüüf, ne hava. Birazdan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ konuşmaya başlayacaktı. Herkesin pür dikkat dinleyeceği bu konuşmayı kaçıracağımız kesindi, ki öyle de oldu. Biz, cumhurbaşkanını Prag'a yolcu edecektik ve arabadan inmek zorundaydık.
Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasını yapmış ama gidemiyordu. Biz, Diyarbakır'daki mayın saldırısı hakkında emniyet müdürü ve validen bilgi almaya çalıştığını düşünüyorduk ki, bu bilgi alışverişinin içine bir de Bilkent Üniversitesi'nde eski adalet bakanlarından Hikmet Sami Türk'e yapılan 'canlı bomba' saldırısı eklenmişti. Zamanın uçtuğu anlardan birindeydik yine. Bak, telefonlarımıza, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un konuşmasıyla ilgili ilk can alıcı mesajlar da düşmeye başladı: "Ergenekon soruşturması kapsamında çeşitli arazilerden çıkarılan silahlar bizim envanterimizde yok"
Esenboğa'da bir anda karmakarışık olmuştuk işte. Tıpkı Türkiye gibi. Kimi diplomat, Ergenekon soruşturması kapsamında 'fişlenen' diplomatlardan sözediyor, kimi gazeteci "Kabine revizyonu bu haftaya yetişir mi" diye soruyordu. Bu tür zamanların, yani gündemin kontrolden çıktığı zamanların ilacı 'manşet toto'yu oynamaya başlamıştık bile. "Orgeneral Başbuğ'un açıklamaları" diyenler, Diyarbakır'dan gelen şehit haberlerini manşet gösterenlere ağır basıyordu. Can sıkıcıydı. Bugün, 'manşet toto'nun bile tadı yoktu. Ben, anlamsız suskunluklarımdan birini yaşarken, 'çok sevgili' bir polis arkadaşım "Ne olur daha normal bir ülke Hilal" diye yalvarıyordu, yaşadıklarımızı analiz ederken. Bence de... : "Ne olur daha normal bir ülke"
29 Nisan 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük
Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...
-
Kız çocukları babalarından bahsederken sanki bir film kahramanından sözederler. O kahraman hırçın, korkunç, garip olabilir çoğu zama...
-
Türkiye’nin zencileri ve beyazları olmadı hiç. Kimse kimseye “senin rengin siyah” diye öfke beslemedi. Tüm çocuklar kardeşçe futbol oynadı s...
-
Simitçiye de sordum: Sen hangi sesi duyunca mutlu oluyorsun? “Her türlü günaydın bana hayat veriyor” dedi, kocaman gülümsedim. Onun sokağı...
1 yorum:
Bence de, polis çok haklı. Artık çok daha normal bir ülkede yaşamak istiyoruz. Her güne ayrı bir "bomba haber"le başlayan, ekranlarında sürekli "son dakika" sinyallerinin yanıp söndüğü bir ülkeden, sakin daha sakin bir ülkeye uyanmak zorundayız. Yoksa ne kendimize yetebiliriz, ne de bir başkasına. Çıplak kentin çocukları gibi savrulur gideriz. İşte o zaman çok yazık olur!
Yorum Gönder