7 Ekim 2015 Çarşamba

Ayaz'ın kızları...




Kız çocukları babalarından bahsederken sanki bir film kahramanından sözederler. O kahraman hırçın, korkunç, garip olabilir çoğu zaman ama her zaman güçlüdür. Baba-kız ilişkisi bambaşka bir dünyadır. O dünya sadece babayla kızın dinamikleriyle döner durur. Durduğu zamanlar da olur elbet ama yine döner, yine döner. Yoook, öyle babamdan sözetmek için oturmadım yazıya. Kızlardan bahsedeceğim ama hep bir babaya gönderme yapacağım. 

Kızlar dertli. Oysa ki ben bir öğle sonrası yağmurunda oraya sığınmışım. Ama bu dertleri dinleyip de not etmem şart: “İnsanlar sanattan korkutulmuş, müzeye ilgi nerdeyse hiç yok derecesinde. Ne valilik, ne de belediye müzeyle ilgileniyor. Güzel sanatlar öğrencileri bile kapının önünde fotoğraf çektirip gidiyorlar, müzede neler olduğunun farkında değiller…”



Mustafa Ayaz’ın kızları onlar: Nilay ve Ayla. Ankara’da burnumuzun dibindeki Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi’nin her şeyiyle ilgileniyorlar. İnsan, babasının bu nefis eserine gözü gibi bakmaz mı? Gözleri gibi bakıyorlar. Babam da babam, sanat da sanat. Ama nedense bu toplumda sanat olmuyor, bu toplumda sanat kucaklamıyor, sarmalamıyor insanları. Kızlar dertli: “Müzeler Haftası’nda müzeyi ücretsiz yapıyoruz ama yine de kimse müzeye ilgi göstermiyor. Okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin almadan öğrenci gönderemem diyor…”

İyi de neyin nesi bu müze. Mustafa Ayaz kim? Mutlaka biliyorsunuzdur da. Ben güzel bir özet yapmak istiyorum yine de: Mustafa Ayaz hayatta. 80 yaşında. Tam bir Anadolu insanı. Çocukluğundaki resim tutkusu onu hiç bırakmamış. Yolu; Trabzon’dan Erzurum’a, Çorum’dan İstanbul’a kadar uzanmış. Hacettepe’li, Bilkent’li. Öyle sıradan bir profesörlük ünvanı değil onunki. Gerçekten resmin ruhuna girmiş. Dünyanın dört bir ucunda sergiler açmış. İnanılmaz güzellikte, doyulmaz derinlikte resimleri var. Ve resimden kazandığı her kuruşu, bir zamanlar gecekondu olan evine yatırmış. Sonra da o ev; değerlenmiş. İşi gücü bırakın, toprağa yatırın arkadaşlar. Balgat’ın bir zamanlar varoş olduğunu düşünün. Şimdi varoştan da beter. Çarpık yapılaşma almış başını gitmiş. Karmaşa her yere hakim olmuş ama Balgat, bugün Ankara’nın kalbi gibi bir yer. Niyeymiş; para basıyormuş, ticaret dönüyormuş. Neyse; Mustafa Ayaz Müzesi benim hiç sevmediğim o bölgeye ruh katmış neyse ki. Şanslısın Balgat, çok şanslısın...

Evet, Mustafa Ayaz müzesi enfes diyorum. Müzeden anlarım. 2009’dan beri faaliyette. Ayaz’ın bir tarihe ışık tutan resimleri müzede, en son teknolojinin olanaklarıyla sergileniyor. İnsan müzede biraz gezince “Oh beee, hayat varmış” bile diyor. Desen, yağlıboya, suluboya, resim, seramik, heykel kursları… Evet bunlar da var müzenin faaliyetleri arasında.

5 kız çocuk bir de eş. 6 kadınla birlikte yaşayan Ayaz ne yapar? Neyi resmeder? Kadınları resmetmiş ve o kadınların her birinin özel bir hikayesi, rengi var. Kırmızı çoraplı kadınlar, mor bedenler, dansla coşan bacaklar, genç göğüsler, uzaklarda kalan bakışlar, büyüyen, çoğalan, üreten kadınlar…. Bu renk cümbüşü için biraz vakit ayırmanızı muhakkak isterim. Ayaz’ın kızlarıyla tanışmak, Türk resim tarihine ‘Ayaz’ın kadınları’ olarak giren Mustafa Ayaz tarzıyla buluşmak kadar heyecan verici. Müze; dünyanızı karartanlar karşısında sıkı durmak için iyi bir mola noktası. Dünyanın çeşitli yerlerinde gezdiğim tonlarca müzeyi solladığını söyleyebilirim Ayaz Müzesi’nin. Gidenler, görenler bana yazsın. Konuşalım, bir daha gidelim. Ankara Halka İlişkiler Derneği Başkanı Zeliha Doğan Yeşil arkadaşıma da yolumu bu müzeye düşürdüğü için en derinden, en gönülden teşekkürü bir borç bilirim…
İşte adres: Ziyabey Cad. No: 25 06520 Balgat / Ankara 


Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...