Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı,
dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir
sersemlik hali. Sabah alınan kararlardan akşamları vazgeçilebiliyor. Akşamları
kurulan yepyeni dünyalar, sabahları yıkılabiliyor. Neye ihtiyacımız olduğunu
sorgulayacağımız insan sayısı artacak yerde, eksiliyor. Hep bir terslik var. Çıkmazlara,
açmazlara uzanıyor yıpranmış sokaklar. Nerde bu huzur, nerde bu neşe? Nerde?
Sonra birden; biraz zaman, biraz mekan değişiyor. Çok
uzaklar değil burası, çok yabancı sarmamış etrafı. Maviyle yeşil kardeş kardeş
takılıyor hayatın içinde. Sorular bir bir cevap buluyor sihirlice. Gökyüzüne
sarılıyorsun yürüdükçe. Saat gibi işleyen, her saniyesinden yaşam fışkıran bir
şehir. İşte o an, işte o an: Anı yaşamak dedikleri his kaplıyor her yanını.
Ağaçlar fısıldıyor kulaklarına. Gümbür gümbür bir sakinlik, kucağına aldığın
bir huzur… Ne güzel duygusun sen yaşamak, ne güzel…
Daha milyon satır edebiyat patlatabilirim. Huzurun içinden
geliyorum. Size ‘anda kalmanın’ ne olduğunu anlatabilirim. Sessizce dinleyin.
Dinleyin ki, öğrenin. Dinleyin ki, yollara düşün. Dinleyin ki, huzura erin.
Durdurun dünyayı, Göynük’te inin. Bolu’nun hazinesi, bir tanesi Göynük’ten söz
ediyorum. CittaSlow burası. Türkçesi; sakin şehir. Dünyada 30 ülkeden, 230 kent
böyle. Hayatın her saniyesinden zevk alınması gerektiğini savunan CittaSlow
hareketi, kent kimliğini korumak ve insanları daha sosyal, dünya için daha
anlamlı kılmak için çalışıyor. Bu amaçla sakinliği, huzuru, güzelliği, doğayı,
içtenliği savunuyor. İşte, o an : Göynük de böyle bir kent. Doyumsuz anların
zamanı. Köklü zamanların doyumsuz anları. Dünyada CittaSlow, yani sakin kent
olarak tescillenmiş kentlerden biri. Gururluyuz, güçlüyüz. Geçin
bunları, geçin.. Sakiniz. Oh sakiniz, yaşasın sakiniz.
Göynük’ün ‘sakin kent’ olarak tescillenmesinde emeği geçen
herkese saygılarımı sunmak istiyorum burada. Belediye Başkanı Kemal Kazan, “Biz
bu kentten umutluyuz, biz hayattan umutluyuz, biz memleketimizi seviyoruz”
derken yüreğimizin en güzel noktalarına dokunuyor. İpekyolu Belediyeler Birliği
Müdürü Sibel Bozdağcı hanımefendinin gözlerinin içi parlıyor Göynük’ten söz
ederken. Her cümlesinden zarafet fışkıran bu hanımefendinin Türk
belediyeciliğine büyük katkılarını tarih de mutlaka altın harflerle yazacaktır.
Şimdi mesela, n’olmuş da sakin kent olmuş Göynük? Osmanlı
mimarisinin ve tarihinin soluğunu hissettiğiniz sokaklarda yürürken, tarihin
sayfalarını merakla karıştırabiliyorsunuz. Hummalı bir restorasyonun dingin
meyveleri var etrafta. Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin Hazretleri’nin
türbesinin dibindeki 750 yıllık Süleyman Paşa Hamamı’ndaki restorasyon bir an
önce bitsin, gidip yıkanalım orda. Rüyası bile çok büyülü. Çeşmelerden sular
akıyor, çınarlar yükseliyor sağlı sollu. Kadınlar var, kadınlar her yerde. Kimi
tezgahta tokalı oya dokuyor (tokalı oya da tescilli) kimi kabak tatlısı
yapıyor. Tatlı yiyeceğim önce. Oklava böreği, tahinli ve kabak olsun aynı
tabakta. Karadut şurubu getirsinler sofraya. O da geliyor nitekim. Güveçte
sarmayı ve keşli, cevizli mantıyı çok anlatmak istemiyorum. Yiyorum. Siz de
gidip, afiyetle yiyin. Doyumsuz bir an, keyifli bir zaman olsun…
Göynük ne demek biliyor musunuz? Ateşin yandığı yer. Yanmış,
olmuş, olgunlaşmış. Bir kent kendine gelmiş. Bir kent aşık olmuş, bir kent aşkı
yaşamış. Frigyalılar, Doğu Roma insanları, Bizans, Osmanlı ve sonrası Türkiye.
Kültür coşmuş, kültür olgunlaşmış. Türkiye’nin doğusu, batısı, kuzeyi ve
güneyi. Peki ya ortası ? Tam ortası Göynük. Kültürüyle, iklimiyle tam ortası.
Milli park olmuş Sünnet Gölü ve çevresi. Bir de Çubuk Gölü var. Gölde çay,
gölde kahve, gölde huzur… Sakin bir hafta sonuna, sakin bir kente ihtiyacı olan
yurdum insanı. Burnunuzun tam dibinde. Ankara’ya da, İstanbul’a da 2 buçuk
saatlik mesafedeki Göynük’e bir gidin gelin de, ruhunuz canlansın.
Yüreğinizdeki tozlar gitsin. İçiniz havalansın. Hani bir his rehberidir ya
benim blogum; Hilal’in blogu. İşte size bir rota daha: Güzel Göynük, içi dışı
güzel Göynük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder