8 Nisan 2009 Çarşamba
3 şey !
Alt komşum çok renkli, çok kafa. Allah herkese böylesinden nasip etsin: www.baharsdiary.blogspot.com
30 Nisan'da doğumgünü var bu blogger komşumun. Ne yapmış, etmiş, bana doğumgünü hediyeleri için ipuçlarını sıralamış: Nokia'nın tasarım kulaklığı, dinamit çalar saat, elektronik kitap okuyucu. Bahot'um istediğin bunlar olsun, sana hediyeler feda olsun. En ucuzu hangisiyse sana ondan alacağım.!
Tamam, işin geyik kısmını kısa kesip, bloggerler arasındaki beyin fırtınasına ben de katılıyorum. Bahot'um istemiş, katılmaz mıyım! Fırtına da, "Mim" fırtınası. Blogunuzda yazdığınız herhangi bir konu için "Hadi bakalım, sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında" diyerek başka arkadaşlarınızı dürtüklüyormuşsunuz Mim olayıyla. Aaaa, tıpkı facebook'taki poke gibi. Ama iş, blogda daha entel...Öyle sadece elle dalmak yok kimseye. Mim'in son konusu da "Bu aralar aklınızı kurcalayan, almazsam gözüm açık giderim dediğiniz, hatta almak için yanıp tutuştuğunuz 3 şey nedir?" sorusunu kapsamış.
Açıklıyorum. Benim doğumgünüm de 5 Mayıs. Bahot'um gibi Boğa'yım. Pardon, doğumgünümü değil, almak istediğim 3 şeyi açıklayacaktım. Tamam, kızmayın. Az kaldı, az. Çok istediğim eve yakında kavuşacağım. O para bir yerlerden bulunup, buluşturulacak ve Hilot kendi evinde oturacak. İkincisi, çantamda rahatça taşıyacağım minicik bir Sony Vaio lap top. Size ne yazılar yazacağım yeni laptop'umla bir bilseniz. Sadece Çankaya Köşkü, Dışişleri Bakanlığı ya da Başbakanlık'tan değil olur-olmaz her yerden daha kolaylıkla bildireceğim. Gelelim 3. isteğime: Bir kutu çikolata ve bir buket kırmızı karanfil. (Bunu, ucuzundan tuttum ki, her keseye uygun seçenekler yazayım...)
Bahot'cum nedir bu Mim olayı ya? Bu, nasıl bir fırtına...Kopardın beni....Sen de kop emi..!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük
Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...
-
Kız çocukları babalarından bahsederken sanki bir film kahramanından sözederler. O kahraman hırçın, korkunç, garip olabilir çoğu zama...
-
Türkiye’nin zencileri ve beyazları olmadı hiç. Kimse kimseye “senin rengin siyah” diye öfke beslemedi. Tüm çocuklar kardeşçe futbol oynadı s...
-
Simitçiye de sordum: Sen hangi sesi duyunca mutlu oluyorsun? “Her türlü günaydın bana hayat veriyor” dedi, kocaman gülümsedim. Onun sokağı...
1 yorum:
Bence, Hilot bu Blog işini hemen çözdü. Tam da ruhuna uygun yazıyor. Gittiği yerden anında bilgiler, gazetelerde bulamayacağınız ilginç noktalar ve de daha başka şeyler hemen blogda yer alıyor. "Blog is blog" budur işte. Bir de en derinden Başkent’in sıcak dedikodularını da bizlere aktarırsa, tadından yenmez.
Yani: Durmak yok, yola devam Hilot:=)
Yorum Gönder