Gittim taa Darfur'a. Şimdi sahnedeki çocuklar rengarenk, pırıl pırıl, temiz temiz kıyafetler içinde gülüp oynuyordu. Ya Darfur'da, açlığın kol gezdiği o uzak diyarda, çocuklar nasıldı. Çocuklar, size "Nasılsınız" diye soruyorum ama, ama, ama,,,,Ama ben bir çaresizim, ağlamaktan ötesi yok benim için şimdi. Yüreğim paramparça.
Ezgi, "Hiloş, yanında yiyecek birşey yok mu" diye sorunca birden irkildim. Hiç düşünmemiştim ki, Ezgi'nin acıkacağını. Ama o akıllı bir çocuktu, eve gidince birşeyler yiyeceğini düşünüp, tatlı tatlı sustu.
Yok, ben susmayacağım. Bir güzelliği olmalıydı dünyanın, en azından çocuklar için. Bu sahnede çocuklar atlayıp, zıplarken, ıssız Darfur diyarlarında çocuklar ölümle arkadaş olmaya çalışmamalıydı. Bıraktım Darfur'u, okuldan çıkıp gazeteye gelirken, yolda arabamın camına çocuklar yapıştı. Mendil satıyorlardı ama gözlerinin içi pırıl pırıldı. Kocaman gülümsüyorlardı, kocaman. Onlarla 23 Nisan'laştıktan sonra gazetede, birkaç yıl önce Darfur'a gidip de fotoğraflar çeken arkadaşım Tolga'nın Darfur fotoğraflarına da gözattım. Fotoğraflardaki çocuklara "23 Nisan" dedim. 23 Nisan, onların da hakkı değil mi?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder