1 Mayıs 2009 Cuma

Stratejik Derinlik



Ben 'ne okusam' diye düşünürken, bir diplomat arkadaşım "Al oku. Türk dış politikasında neler olduğunu daha iyi anlarsın" deyip, önermişti. Yazarı, bugün Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen Ahmet Davutoğlu'ydu: "Stratejik Derinlik: Türkiye'nin Uluslararası Konumu"...
"Dışişleri'ndekiler bunu mu okuyor" diye sorduğumda, aldığım yanıt, "Herkes bunu okuyor. Davutoğlu, yakında bakan oluyor" şeklindeydi.

Herkes hazırlıklıydı. Davutoğlu'nu bekliyordu. Bakan Ali Babacan'ın, ekonomiye kaydırılacağından herkesin haberi vardı. Ama ben yine de Davutoğlu'na pek ihtimal vermiyordum. Çünkü, Davutoğlu hem Başbakan Erdoğan'a, hem Cumhurbaşkanı Gül'e dış politika danışmanlığı yapıyor, Dışişleri Bakanlığı'nı dışarıdan yönetiyor, her yerde mekik diplomasisi dokuyordu. Dışişleri Bakanlığı ona hafif kalır diyordum ki, Davutoğlu'nun "Artık dışarıdan değil de içeriden bakanlığı yönetmek istediği" bilgisine ulaştım. Ama o, içeriden değildi. 2003'te dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de onayıyla 'fahri büyükelçi' olmuştu. Bütün ömrünü Dışişleri koridorlarında harcamamıştı. O, AKP döneminin 'dış politik' kahramanıydı. Bakalım, bundan böyle Dışişleri'ni 'içeriden' nasıl yönetecekti.

Telefonum çaldı. "Davutoğlu diyaloğa açık bir isim, iyi bir bakan olacak" diyen yabancı diplomatik ses, Ortadoğu'da barış umudunun daha da çok artacağından, Davutoğlu'nun ABD'nin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la daha uyumlu çalışacağından sözetti. Ben de ona "Stratejik Derinlik"i önerdim. Sonra bir başkasına, sonra da bir başkasına. Bu kitap yakında 'çok best seller' olacak, ona göre.

Soğuk savaş öncesi ve sonrası dünyadaki uluslararası sistemi analiz eden kitap, bu sistemde Türkiye'nin konumunu tartışıyor. NATO, AB, İKÖ, D-8 gibi uluslararası örgütlere dair analizler, Türkiye'nin buralardaki rollerini de ele alan kitapta, Türkiye'nin 'çevresiyle nasıl barışık' olduğu vurgusu dikkat çekiyor: "Türkiye hem kendisiyle barışık, hem de komşularıyla..." Hadi bakalım, hayırlı olsun: Stratejik Derinlik.

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...