21 Mayıs 2009 Perşembe

Müsteşar Apakan'la kahvaltı


"Mesai 9.00'da başlıyor" diye garip garip baktı yüzüme kapıdaki masum bayan güvenlik görevlisi. Halen uyku mahmurluğunda olduğumdan cevap yetiştiremedim kendisine. "İyi de, bizim işimiz 8.30'da. Onun için geldim" diyebildim, bir süre sonra, ondan daha masum. Açıklama yapmam gerekiyordu, yoksa beni içeri almazdı. "Müşteşar Ertuğrul Apakan'la kahvaltımız var" dedim, şüpheli şüpheli baktı yine. İç tarafa bir-iki telefon ettikten ve basın kartlarımı topyekün kontrol ettikten sonra kanaat getirdi, benim gazeteci olduğuma. Dışişleri Bakanlığı'na neredeyse her gün Eskişehir yolu kapısından giren ben, şimdi Balgat kapısının da güvenlik açısından ne denli sağlam olduğunu keşfettim. Göz yaşartıcı derecede...

4. kattaki kafeteryada u şeklinde hazırlanmış kahvaltı masasında neredeyse bir kuşsütü eksikti. Diplomasi Muhabirleri Derneği'nin süper başkanı Zeynep Gürcanlı, öyle güzel bir organizasyon yapmıştı ki, dillere destan. (Derneğin, cumartesi günü sabah saat 10'da genel kurul toplantısı var. Ey ahali, yani diplomasiciler, bu kahvaltıya geldiğiniz gibi oraya da gelin ki, herkes ne kadar etkin-yetkin bir grup olduğumuzu görsün. Zeynep'cim, umarım bu duyurumu beğenirsin.)

Tabii size Müsteşar Apakan'ın bize dünyadaki gelişmeler doğrultusunda Türk dış politikası üzerine yaptığı değerlendirmelerin ayrıntılarını sunamayacağım. Yasak. Kafkaslar'dan girip, Ortadoğu, Kıbrıs, AB, Amerika ve Afrika'ya kadar uzanan ufuk turunda diplomasi trafiğinin önümüzdeki dönemde de ne kadar yoğun olacağını bir bir bize anlatan Müsteşar Apakan'ın hakkını vermeden edemeyeceğim. "Ne hakkı" diye soracak olursanız, hem bizi o kadar aydınlattı hem de diplomatik işlemlerin perde arkasında olup bitenleri büyük bir titizlikle kendine sakladı. En az 30 muhabir vardı belki de, onunla sohbet eden. Kimse 'flaş, çok yeni, yepyeni' bir durum ortaya çıkaramadı. Ama Apakan, ilgili herkese miniminnacık ipuçları vermeyi başardı. Bu ipuçlarının arkasına düşüp, yaş kemale ermeden 'flaş' haberlere imza atmayı düşlüyorum. Hem ondan, önümüzdeki günlerde özel bir Kıbrıs brifingi sözü de almayı başardık. (Daha n'olsun!)

Yine hakkını veriyorum. Hiç yalana girmeden, manipülasyondan son derece uzak durarak, "Ben bu konuyu bilmiyorum. Ya da, bu soruyu geçelim. Gerçekten, hiç açmayın bu konuyu" diyerek, konuşmakta yaşadığı sıkıntıyı da açıkça sergiledi. Müşteşar Apakan, kahvaltı başlangıcında "Ben bu grubu özlemiştim. Sizlere olayların analizini yapmaya çalışacağım" diyerek nasıl gülümsettiyse bizi, sonunda da "Sürecin içindeyiz. Ben, 'bu olacak, şu olacak' diyemem. Bu bizim, memuriyet adabımıza da uymaz. Yani, buna şu an somut cevap verebilecek durumda değilim" cümlelerini üstüste kullanarak gülümsetti. Aklımda kalan bir cümlesini buraya yazmadan da edemeyeceğim: "Unutmayın çocuklar, bu bir gerçek: Şu coğrafyada milli gücü en yüksek ülke Türkiye. Bu gücün daha da artacağı konusunda ben iyimserim."

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...