24 Haziran 2009 Çarşamba
Kutu kutu Waterloo
Fransa ile İngiltere arasında 1815'te Belçika'nın Brüksel kentine yakın Waterloo kasabasının 2 km uzağında büyük bir savaş yaşanmış. Fransa İmparatoru Napolyon'un son savaşı olarak bilinen ve tarihe Waterloo Savaşı diye geçen bu savaşta İngiltere ve Almanya'nın başını çektiği ittifak güçleri, Napolyon'a sıkı yenilgi yaşatmış. Şöyle ki; müttefikler, Fransa'nın kuzeydoğusuna doğru saldırmayı düşünürken, cin Napolyon Belçika'da bir engelleyici saldırı başlatmış ama bir anda kendini Waterloo savaşının ortasında bulmuş. İngiliz ordusuyla karşılaşan Napolyon, üstün görünürken süvari birliklerinin yanlış bir manevrasıyla savaşı İngilizlerin lehine çevirmiş, Almanların da İngilizlere destek çıkmasıyla Fransızların burada yaşadığı yenilgi tam bir bozguna dönüşmüş ve savaş hemen hemen tüm Fransız ordusunun imhasıyla sonuçlanmış.
"Nerden çıktı bu tarih dersi" demeyin şimdi. Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, AB Başmüzakerecimiz Egemen Bağış'ın sinirlerini o kadar bozuyor ki, Bağış bulduğu her fırsatta Fransa'ya tarihi hatırlatmalar yapmak zorunda kalıyor. İngilizlerin, Kraliçe Elizabeth'in doğumgününü kutlamak için Ankara'daki büyükelçilik bahçesinde düzenledikleri resepsiyonda da mikrofonu kapan Bağış, çıkıp kürsüde Kraliçe Elizabeth'in doğumgününün kutlandığı günün aynı zamanda Waterloo Savaşı'nın da yıldönümü olduğunu hatırlattı ve paaaat diye bu savaşın Fransızların son yenilgisi olmayacağını ilan etti. "Huuuup! Türklerle, Fransızlar savaşıyor. Türkler de Fransa'yı Avrupa'da bozguna uğratacak" diyen resepsiyondaki akıllı başlı adamlar, Bağış'ın sözlerine gülmekten kırıldılar. İngiltere'nin iki numarası Giles Portman, "Hilal, çok komik. Bağış, Fransızları fena bozguna uğrattı" derken, biz Bağış'a çoktan "Niye böyle oldu" sorusunu yöneltmiştik ki, Bağış'tan "Espri yaptım, canım" çıkışı gelmişti.
Aradan bir hafta geçmişti ki, bu kez Fransa Büyükelçiliği'nin bahçesinde Basın Ateşesi Bertrand Buchwalter'e veda için toplanmıştık. Bağış yoktu ortada. Mikrofonu kapan Buchwalter, akıcı Türkçesiyle Türkiye'ye öyle güzel övgüler düzüyordu ki, arkamdaki, Türkçe'yi çözmenin mutluluğunu yaşayan kimi yabancı dplomatlar, "Türkiye'ye haşııııırt" yorumları yapıyordu. Başbakan Erdoğan'ın "Beraber yürüdük bu yollarda" sloganının Türkiye-Fransa ilişkileri için de geçerli olduğunu, aynı stratejik hedeflere sahip olmasa da, iki ülkenin aynı yolda yürümesinin önemli olduğunu anlatan Bertrand, "Yol güzel, çok güzel" diyordu. Konuşma sonrası karşıma çıkan ilk isim Fransız Büyükelçi Bernard Emie oldu. Ona Bağış'ın Waterloo sözlerini hatırlattım. Değerlendirmesi anlamlıydı: "Biz Waterloo'yu unuttuk. Unutmayanlar varsa, o da onların sorunu." Gittim, siyasi tarih konusundaki bilgi birikimiyle beni her zaman şaşırtan İngiliz diplomat arkadaşım Giles'e sordum: "Siz unuttunuz mu Waterloo'yu. Fransızlar unutmuş!" Giles, bastı kahkahayı: "Kimse Waterloo'yu unutamaz. Fransızlar da, Bağış kadar komik işte. Koskosa Waterloo'yu unutmak Fransızlar'a yakışmaz. Bağış, iyi ki hatırlatmış..."
Arkadaşlar! Kutu kutu Waterloo.....desem yeri galiba!!!!! Ama kime, kime???
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük
Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...
-
Kız çocukları babalarından bahsederken sanki bir film kahramanından sözederler. O kahraman hırçın, korkunç, garip olabilir çoğu zama...
-
Türkiye’nin zencileri ve beyazları olmadı hiç. Kimse kimseye “senin rengin siyah” diye öfke beslemedi. Tüm çocuklar kardeşçe futbol oynadı s...
-
Simitçiye de sordum: Sen hangi sesi duyunca mutlu oluyorsun? “Her türlü günaydın bana hayat veriyor” dedi, kocaman gülümsedim. Onun sokağı...
1 yorum:
Valla.... Waterloo denince benim aklıma . " Waterloo - Abba Eurovision Winner " geliyo. İsterseniz tırnak içi yazıyı kopyalayıp google den dinleyebilirsiniz...
AHHHHHHHHHH
AHHHHHHHH ne günlerdi... :)
Yorum Gönder