22 Haziran 2009 Pazartesi

Günay'la "FARK"ın merkezine yolculuk


AKP'den siyasete girdiğinde çevremdeki herkes kendisine bir "ıııııyyy" çekmişti. "Sen kapı gibi bir sol geçmişi bir kenera bırak, git din ve siyasetin raksettiği AKP'ye gir. Yok yok, Türkiye'de siyasetin kemiği yok" diyordu, Ertuğrul Günay'a mide bulantısıyla yaklaşanlar. Sonra AKP, siyasette hızla yükselip, CHP muhalefette 'inciler döktürmekten' öteye gidemeyince, aynı mide bulantısını, baş dönmesini CHP'ye karşı da yaşamaya başladı insanlar. Ve güzelim Türkiye'de siyaset; koca bir toz bulutu, ağır bir hava, baygın bir ruha bürünüp, insanları canından, ülkesinden bezdirmeye başladı. Ne sol'u soldu, ne sağ'ı sağ. Sahi AKP neydi, CHP neydi?

Belki de o, bu sorunun yanıtını en iyi verebileceklerdendi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la, bugüne kadar birçok yemekte, resepsiyonda yanyana gelip çok konuşmuştuk ama bir öğle yemeği için buluştuğumuzda çok daha derin sohbet etme fırsatını yakaladık. Bana uzun uzun Türkiye'yi Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için neler yapacağını anlattı. Tabii kültür açısından. İstanbul ve Ankara daha gözde kültür mekanlarıyla donatılacak, Türkiye; bağrındaki daha çok 'dünya miras alanı'yla tüm dünyada 'yükselen değer' olacaktı. UNESCO'nun 'dünya miras alanları adayları' listesine girmeyi başaran Antalya Perge, Aydın Afrodisyas, Burdur Sagalaslos, Konya Çatalhöyük ve Likya kıyılarının güzelliği yıllandıkça yıllanacak, enfes bir şarap damlası gibi ağzımıza damlayacaktı. Günay, "Anadolu güzellik kaynağı" diyordu ve Ahmet Arif'ten okuduğu mısralarla kültür alanında ne kadar da iddialı olduğunu gösteriyordu: "Ne İskender takmışım ne Sultan Murat/ Ne saltanatlar görmüşüm/ Hav va Anam dünkü çocuk sayılır/ Anadolu'yum ben, biliyor musun."

Ve gelmiştik AKP, CHP meselesine. "Sosyal demokrasiye inandığım için AKP'deyim" diyen Günay, AKP'de böylesi bir anlayışın daha da güçlenmesi için var gücüyle siyasette bayrak sallandırıyor. Günay, önce tarih sayfalarını karıştırıyor; halkla kaynaşmış, kültürle yoğrulmuş tüm siyasi hareketlerin güçlü olduğunu söylüyor. Hepsinin eğrisi-doğrusu olsa da bu ülkede bir 'Ecevit hareketi'nin, bir 'Özal hareketi'nin başarısı öne çıkıyor. Şimdi de AKP. Günay'a göre AKP 'dayanışma kültürü' ve 'ekonomik kalkınma'da hamleler patlatırsa Türk siyasetinde çok daha ileri gidecek. CHP ise halen 'gerçek muhalefet unsuru olabilecek tartışma konuları aramakla meşgul'. Günay'ın AKP'nin 'sosyal demokrat' olduğunu düşünüp, Türkiye'de kültür bilincinin yükselmesi için ortaya koyduğu hedefleri elbette destekliyorum. Ama ben AKP'de 'sosyal demokrat' tavır ya da bilinç göremediğimde yazarım. Öyle ki Günay, AKP'li vekillerin-bakanların çok meşgul olduğu için sinemaya, tiyatroya gidemediğini düşünüyor. Bense sinemeya ve tiyatroya pek de ilgili olmadıklarını görüyorum. Günay, "Vakit bulsalar okuyacaklar" diyor, oysa ben içlerinde okumak için 'vakit yaratanlar'ın da olduğunu biliyorum. Günay, "Tabii, operaya da gelirler" diyor, ama ben bugüne kadar hiçbirini operada görmemenin sıkıntısını yaşıyorum. Belki de "Çok heterojen bu parti" diyorum AKP için, Günay ekliyor..."Tabii içimizde, ekstremistler var. Her gruptan, her kafadan. Olmaz olur mu, her hareketin farklı kolları olabilir...."

Farkılıkları konuşmak ne güzel değil mi arkadaşlar !

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...