2 Ekim 2009 Cuma

Personally I'm so excited !


Bu kadar aklı başında, bu kadar entellektüel ve bu kadar da çatlak gazetecinin arasına düşersen olacağı budur Ms. Carly. Sen ki, elalemin eyalet dışından girmek isteyip de asla kabul görmediği North Carolina Üniversitesi’nin Gazetecilik Okulu’na atlayıp, zıplayıp bir şekilde girmişsin gururumuzsun, onurumuzsun. Bilmem, dedikodu yapmaya gerek var mı? Washington’dan otobüsümüze atlayıp da, 4.5 saatlik güzelim yolculuğumuzun sonunda ulaştığımız Raleigh’deki ilk gün için hislerimize senden başka kimse ama kimse tercüman olamazdı: Personally, I’m so excited. (Kişisel olarak çok etkilendim)

Kişiseli mişiseli kalmadı bu işin. Otobüsteki 16 gazeteci, ilk günlerin garipliğinden çoktan sıyrılıp kaynaşma mı dersin, sataşma mı dersin, dedikodu mu dersin, merak mı dersin, ne dersen de marifetini ortaya koymaya başladı. Kusura bakma Vladimir, halen uyku sersemi gibiyim ve seninle içki konusunda yarışamayacağım. Ver şu bilgisayarını da seni bloguma yazacağım. İnanamıyorum, bütün resimlerimi kopya da çektin bu arada. Otobüste de bu kadar içilmez ki kardeşim. Çek misin, nesin ama ülkesindeki televizyonunda kendi özel şovuna sahip Karolina’nın ‘honey’isin. Kıskanıyorlar beni kıskanıyorlar. Hangi toplantıya girsek, konuşmacı söze”hımmm, durun bakiiim…Ben daha önce Türkiye’ye gittim. Aranızda da güzel bir Türk var” diye başlıyor. Herkes Türkiye’ye gelmek istiyor. Acaba yeni evimde ilk önce kimi ağırlasam? Tamam Karolina. Madem çok istiyorsun, gel bakalım.

Bu kadar da olmaz ki arkadaşım. Adam Danimarka’da araştırmacı gazeteci ama asansör fobisi var. Claus, sen yoksa asansörde kızların elini tutmak için mi yapıyorsun bu numarayı. Fobiyi de babasından devralmış….Mış..! yemezler !! Neyse, yakında çözülürsün. Ben geçen sene Letonya’ya gidip, Riga’ya aşık olmuştum ya, Tanrı oradan dünya güzeli bir Mara gönderdi bana. N’oldu Alexandru…Hem bara gelmiyorsun hem de Mara’nın kamerasındaki gece klubündeki çılgınlıklarımızı anlatan fotograf lara ağzının suyunu akıtarak bakıyorsun. Yes, yes…Hem de sandalyelerin üzerinde dansettik. Siyah adamlar da, beyazlardan daha seksiydi ve daha güzel dansediyorlardı. Yok mu bunlardan Romanya’da. Kankilerimizi ilan et tik biraz önce Karolina’yla. İrlanda’nın en tatlı radyocusu Shona ile otelin dışında buluşup, kırmızı şaraplarımızı içtik. Raleigh’de gezmediğimiz televizyon stüdyosu, radyo, gazete kalmayınca, yorgunluktan kendimizi zar zor attığımız alışveriş merkezinde yeniden toparlandık. Alışveriş manyaklığımızı anlatmayacağım. Utanıyorum!!!

Adam Sırp ama bu gazetecilik programına Kosova’yı temsilen katılmayı başarmış. Goran, Amerika’nın tanıdığı Kosova’ya böcek muamelesi yapıyor. Dövemiyorum, çünkü uzun ve kıvırcık saçlarıyla çok tatlı. Hem bana limuzinle yaptığımız gazete ve televizyon ziyaretlerinde refaket ediyor hem de Vladimir’in içkileri tek başına bitirmesine engel oluyor. Goran’la Amerikalı gazeteciler röportaj yapmak için sıraya gir ince en çok İspanyol, pardon Katalan Gemma kıskandı. Kız, illa ki Katalan olduğunu vurgulayacak her fırsatta. Vurgula canım,,,Basın, burda sonuna kadar özgür. Daha aramızda bir Norveçli, bir İsviçreli, Alman güzelimiz var. Offf 16 tanesiniz, hepinizin dedikodusunu aynı anda yapamam. Kafa kafaya vurunca ve tüm marifetlerinizi sergileyince tabii ki Carly’i etkilediniz. Carly, radyo ziyaretinin ardından bizi ağırlayan gazeteciye ‘Personally I’m so excited’ dediğinde de koptunuz di miiii….Tamam, sıkıştırmayın kızı artık bu sözlerle….”Personally I’m so excited’……Oooo, kızlar …! Bu kadar dedikodu ayıp mı oldu ne !!!! XOXO Gossip Girls !!!

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...