6 Ekim 2009 Salı

"Life is what you make it"


Raleigh, Chapel Hil ve Durham, ‘güneyin üçgeni’ olarak biliniyor. Bu üç popüler kent, üniversite gençliğinin, işadamlarının ve yatırımcıların merkezi. North Carolina’nın bu şirin ve canlı kentlerini gezerken, insan biraz Washington’ın sıkıcı politik havasından kurtulduğuna seviniyor, biraz da hırs küplüğünden uzaklaşmış, hayata daha rahat takılan ama ‘fark yaratan’ insanlarla kaynaştığına seviniyor. Üniversite gençliği, North Carolina’da Obama’yla birlikte gelenekleri yıkmış ve Cumhuriyetçiler’e hezimet yaşatmış, Demokratlar’ı iktidara taşımayı başarmış.

Gençler, siyahlar ve hayata umutla bakmak isteyenlerin oylarıyla başarıya ulaşan Obama’nın, North Carolina’daki başarısında, kendisini ‘fark yaratıcı’ imajıyla ortaya koymasının büyük önemi var. Bunu sadece burada aldığımız brifinglerden, akademisyen ve siyasetçilerle yaptığımız tartışmalardan değil, dün akşam bizi evinde ağırlayan Amerikan ailemizde de açıkça gözlemlemek doğrusu hiç fena olmadı. Sahi, neydi fark yaratmak.

“Life is what you make it” ....Belki de doğru çeviremem ama bu, hayatı sen yaratırsın, sen belirlersin anlamına geliyor. Gerçek Amerikalılar için bu felsefe tam bir klasikmiş. Bak, evini tam bir uluslararası müzeye dönüştüren evsahibimiz Sharon, yahudi olduğunu söylüyor ama yahudi lobisine tıkanıp kalmamış, hem bir modacı, hem de bankacı olarak dünyayı dolaştıktan sonra biraz evde oturmaya karar vermiş. Bir yılını da İstanbul’da geçiren bu renkli hanımefendi, şirket sahibi kocasıyla bize yemek hazırlarken, “Hayatın tadını doya doya çıkarın, istediğinizi yapın” diyor. Sonra bunun ne demek olduğunu eve bizimle birlikte evine konuk aldığı insanlardan daha iyi anlıyoruz. Moni, 55 yıllık bir evliliği, bir zamanlar aşık olduğu adam için bitirmiş ve aşkıyla 10 yıl yaşamayı başarmış. Aşkı 10 yıl aradan sonra öldüğünde Moni, kendi kendine “En azından içimde kalmadı” diyerek hayatı hazmetmiş. Hikaye gerçekten üzücü gibi ilk bakışta ama “Hayat,,,hayat...” dedirtiyor. Ve bu insanların son seçimde adresi Obama olmuş....Niye,,,Life is what you make it....Evde, 12 yıllık karısından ayrılıp başka bir adamla beraber olmaya başlayan bir adam daha vardı....Ve o da farklılıktan bahsediyordu....”Manyak mı bunlar ne” diye içimden geçirmedim değil ama .....sonra....insanlar neyi, nerde, nasıl yanlış yaptıklarını ya da neyi, niçin istediklerini zaman içinde keşfedince istediklerini yapmaktan çekinmiyorlar..diye düşündüm.. Ve ülke onları üzmüyor. Çünkü üzüntü geçmişte kalmış....Bu ülkede demokrasi çoğu zaman doğru düzgün işlemese de, insanlar geçmişte verdikleri savaşlardan sonra kazandıkları güçten ilham almayı başarıp, yollarına devam edebiliyorlar.....Belki, ayrıntıları daha sonra yazarım.. Çünkü şimdi yine bir ‘Life is what you make it...’ hikayesi için yola çıkmak zorundayım....

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...