8 Nisan 2010 Perşembe

Παίρνω ένα λουλούδι Ελλάδα/ This flower is yours, Greece - Çiçek Yunanistan

Bugün Yunanistan'daki diplomatlar grevdeymiş. Adamlarda ne eylemci ruh var ama! Kriz içindeki hükümet, diplomatların da maaşlarında kesintiye gidince olan olmuş. Diplomasi, kepenk kapatmış. Böyle şaşkın, şaşkın bakarken ben, Savva sordu: "Niye, sizin diplomatlar grev yapmıyor mu hiç..." Duyulmuş mudur Türkiye'de diplomatların grev yaptığı, ey ahali...Duyulmuş mudur? Benden çıka çıka bir 'cık' sesi çıktı Savva'ya, Savva da greve karşın antipatik Dışişleri Bakan Vekili Dimitris Droutsas'un uçağına 15 gazeteci olarak atlayıp Ankara'ya geldiklerini söyledi. Droutsas'ı antipatik bulan bendim, Savva değil. Ne bileyim, gözüm karşımda şöyle tüm haşmetiyle Dora'yı, yani Bakoyanni'yi görmek istedi herhalde !

Ve işte başladı basın toplantısı. Droutsas ile bizim sempati, empati, bilgi, ilgi, hırs, tırs, vizyon ve görüş kaynağı...(burda durayım bari) Dışişleri Bakanımız Davutoğlu, kürsüde iki aşık komşu gibi konuşmaya başladı. Yunanistan'a da bir "1 minute" çekmesini sabırsızlıkla beklediğimiz, ünü dağları aşmış Başbakan Tayyip Erdoğan, Mayıs ortasında bir ziyaretle Atina'yı onurlandıracakmış. "Gel deeee, kurtar bizi" diyor sanki Droutsas. Ekonomik kriz bu kadar ciddi olmasa, Türkiye'ye "Avrupa'da vize serbestliği" dahil her konuda yardımcı olacaklarını ilan eder mi ! Gözlerini Çinli turistlere dikmişler. Çinli turistler, Yunanistan'ı ziyaret edecekmiş de, ekonomi kurtulacakmış. Bir de Türkiye, sınırsız ekonomik işbirliğine gidekmiş Atina'yla. Plan budur. Yunanistan'ı kurtarma planı. Türkiye de işin içinde. Pazarlık işinde ustadır Erdoğan. Gider Atina'ya, yapar yatırımını, karşılığını alır... hııı, ne dersiniz? Ordan bir adacık alacağı yok herhalde. Alsa alsa, Türkiye için AB yolunda bir destek alır...(Evet, bugün çok iyimserim, mantıklıyım Erdoğan konusunda. 1 minute)

Ooooh! Gülüşmeler gırla. Ömrünü Yunanistan'ın Ankara Büyükelçiliği'nde geçirmiş sevgili Elizabeth'imiz yapıyor tercümeyi, basın toplantısında. Elinde ne kağıt var, ne kalem. Sadece mikrofonu. Bir "Ahmet Bey" diyor Davutoğluna, bir de "Çevirdim efendim, gururla. Hepsini çevirdim"... Özgüven budur kardeşim. Davutoğlu, yanlışını bulamamış hatta Elizabeth'imize hayran bakışlarını fırlatmıştır. Ve hatta bir çiçek atmıştır Yunanistan'a, bir çiçek. "Şu işbirliğimiz, kuracağımız stratejik ortaklık hayata geçsin, aynı sokakta daha barışçıl komşular olarak yaşayacağız. Attığımız adımlar, çiçektir" demiştir. Daha ne desin, daha desin! Sen de kusura bakma, güzel Yunan gazeteci bayan. "Penceremizden bakınca Türk gemisi, Türk uçağı görmek istemiyoruz" diyorsun da, o kadar da uzun boylu değil, o kadar da değil. Gemileri, uçakları düşünme, çiçekleri düşün şimdilik.

2 yorum:

Cemal dedi ki...

Hilalcım
Yunanistan'da okuyorum yazını,güzel yazmışsın da Dora'yı burada kimse görmek bile istemiyor, aslında Başbakan olan babası Mitçotakis için dahi en ufak bir iyi söz eden kimse de görmedim, ve zaten Nea Demokratia'nın yeni başkanı olma hayalleri paramparça oldu ve kazanan adayın nallarını bayağı geriden topladı.
Krize gelince, canım benim burada gördüğüm tek kriz mekanlarda boş masa bulma krizi, en uyduruk gazino için 1 hafta önceden rezervasyon istiyorlar, Venizelos havaalanı gene turist kaynıyor ve duty freelerde deliler gibi alışveriş yapıyorlar 30 dk. ötesindeki Adnan Menderes havalanında ise saat 10.00 açık dükkan sayısı 2. 10 günlük toplu taşıma masrafım havaalanı dahil 66 tl. İşini kaybeden kimse yok, Paskalya ikramiyesini alamamanın adı krizse eğer buna bir sözüm yok, ama zenginlerin bile sendika üyesi olduğu, sosyal haklarını takip ettiği bir ülke de yüksek banka borçları AB yardımlarıyla ve diğer önlemlerle aşarlar gibi geliyor, Türk bayrağı görmek istememe meselesine gelince, Türklerin kaldığı otellerde dahi görmek istemiyorlar, ırkçılığın ve İslamafobinin pek bir kabahat olarak bile görülmediği, çöp toplayan Afgan
'ların organize ve doğrudan bir eylemle havaya uçurulduğu bir ülkeden bahsettiğimizi unutmamak lazım.

Hilal Köylü dedi ki...

Esasen ben diplomatların bile grevde olduklarını öğrendiğimde, bu Yunanistan'a krizin 'vız gelip, tırıs gideceğini' çakmanın ötesinde, şaşırmıştım da. Sosyal haklar kuvvetli olunca, neler oluyor demek ki...

Yunanlı gazeteci arkadaşlarım da, "Bırak endişelenmeyi, tatile gel Yunanistan'a" diye beni davet ettiler. Turizmden gerçekten çok umutlular kiiii, haklılar...

Ben de şöyle diyorum: Daha çok sosyal hak için Türkiye'de sonuna kadar bastıralım. En azından 'bastırdık' diye kendimizi mutlu hissederiz.

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...