26 Nisan 2010 Pazartesi

Bir başkadır benim memleketim...Bir başkasın Antakya... Lets sing for Antakia !

Önce Beethoven çalıyor. Ünlü 9. senfoni. Yani, Avrupa Birliği'nin ulusal marşı, 'Neşeye Övgü': Kardeş olun ey insanlar, bunu ister tanrımız /en son sana dost kalır /insanlığa, doğruluğa, göğsünü aç korkmadan /hür doğmuştur insanoğlu, hür yaşamak hakkıdır... Rahiplerden, imamlardan, rahibelerden kurulu Antakya Medeniyetler Korosu söylüyor. Her yaştan ve her 3 büyük dinden üyesi var bu koronun: Hıristiyan, Musevi ve Müslüman. Koronun sesi yükseldikçe, Antakya Dedeman Oteli'nde heyecan, gözyaşı ve inanç birbirine karışıyor. Herkes, birden kardeş oluyor. Herkes, birden aynı tanrıya tapıyor.

Koroyu dinlemeye başlamadan önce AB Komisyonu'nun Türkiye Temsilcisi Marc Pierini ve AB ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle katıldığımız resepsiyonda Antakya'ya özgü patlıcan dolmalarından 8 tane yediğimi itiraf ediyorum. Bir 8 tane daha yemediğim için pişmanım. Daha ilk şarkıda eridi gitti hepsi. Şimdi gözlerimden yaşlar akıyor. Bu nasıl bir 'Sarı Gelin' türküsü söylemektir. Ermenice'sinden, Kürtçe'sine, Süryanice'sine. Kalbim parçalanacak diyorum, Servet'e dönüyorum. Servet, "Geç şöyle önlerine de, bu tarihi anı görüntüleyelim" diyor ve koroyla beni bütünleştiren, ölümsüzleştiren bir fotoğraf çekiyor. Ama asıl fotoğraf, AB Komisyonu'nun Türkiye Temsilcisi Marc Pierini'den geliyor. Pierini, öyle büyülendi ki korodan, çıkıp kürsüye onlarla birlikte söylemeye başlıyor...Boşuna UNESCO'nun barış kenti olmamış Antakya...!

Her dilden ve dinden şarkılar söyleyen bu korodan "Bir başkadır benim memleketim" şarkısı yükseldiğindeyse, yalnızca benim değil tüm salondakilerin gözlerinin yaşardığını farkediyorum. Ayten Alpman şarkısıdır ve çoğu zaman da 'gurbetçilerindir' diye bilinir ama bu kez öyle değil işte. Türkçe söylüyorlar elbet ama etrafımızdaki tüm ecnebilerin ruhu titriyor. Gözlerin ve gönüllerin bu şarkıya dayanacak gücü yok. Antakya'da gerçekten medeniyetler barış yapıyor, medeniyetler koyun koyuna uyuyor. Çan sesi, ezan sesine karışmış. Ermeni; müslümanla can ciğer kuzu sarması, katolik; musevinin hakkını gözetiyor... "Havasına, suyuna, taşına toprağına/Bin can feda bir tek dostuma/ Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim/Bir başkadır benim memleketim..." Evet, bir başkadır benim memleketim... Bir başkasın Antakya, bir başkasın... (Not: Ne yapıp edin, bu Antakya Medeniyetler Korosu'nu dinleyin... )

5 yorum:

oludeniz dedi ki...

Hilalcim hakikaten büyüleyiciydi; Pierini'nin gözlerinin dolduğunu da ekleyelim. Sonra da içeride biraz sohbet etmiştik; orada kendisinden hiç beklemediğimiz güzel anekdotlar anlatmıştı.. Bence koro ruhunu yumuşattı biraz da ondan anlattı:)


Yine Pierini'nin "Ud ve tambur ile Avrupa marşını dinlemek" farklı bir heyecandı sözlerini de hatırlatayım; böyle lafları ve söylemleri sevmem ama Türkiye'nin AB çok renk katacağı, yeni tatlar sunacağı, ortaya bambaşka ürünler çıkacağı muhakkak....

rose paraksis dedi ki...

orada olup dinlemek isterdim çok şanslısın:)

A. dedi ki...

Merhaba Hilal abla
Lütfen bugün bloğuma uğrayıp son postta verilen ilk yoruma mail adresini yollarmısın ? Bloğu filtreliyorum bir süreliğine.Sanada davetiye yollamak istiyorum.Şimdiden teşekkürler
Sevgiler burdan
Ashley

Unknown dedi ki...

Bir bambaşkadır benim memleketim tabiiii... Hilal, sayende yudum yudum Anadolu içtik... Thanks,,,

Adsız dedi ki...

Hilal Hanım,

Çok güzeldi, yürekten kutluyorum. Bundan sonra sıkı takipçinizim. Her gün sizi ziyarete geleceğim, bıkacaksınız herhalde.

Sevgiler,

Mukaddes

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...