5 Nisan 2010 Pazartesi

iSTANBUL.... iNDEED... !!!

Helikopter de birazdan inecek ve bizi alıp lalerin üzerinde gezdirecek. Niçin olmazzz... Benim güzel Victoria’m, bu ‘niçin olmaz’ı öyle bir yerleştirdin ki kimyamıza, bizim için herşey mümkün artık. Baksana, hem de İstanbul’dayız. “Ahhhh….çokkk güzelll” diye çığlıklar atacaksın şimdi. “İstanbul’da herşey mümkün” diyen, dünyanın en anlamlı bakışlarını fırlatacaksın biliyorum. Bu sarı lale, İstanbul’dan sana. Bu sarı lale, bizi İstanbul’da gerçekten göklere çıkartan güzel insanlara. Bu sarı lale, İstanbul aşıklarına…

İstanbul’u adım adım arşınlarken, heyecan dolu kalbinin çarpıntılarıyla sarsılıp da, yaşıyor olmanın dayanılmaz cazibesine kapılan Rene, eminin şu an İstanbul fotoğraflarına gömülmüş durumda. Ona “İstanbul’u istiyorum” mesajı gönderdikten sonra yazıya oturdum. “İstanbul kim, ben kim. İstanbul’u yazamam” diye iç geçirdim önce. Sonra gözüm, kitaplığımdaki Orhan Pamuk’la karşılaştı. Pamuk’un ‘İstanbul’una da bir baktım, başım dönmeye başladı. Binlerce İstanbul karesi uçuşmaya başladı aklımda. Mırıldandı dudaklarım, o büyülü mısraları yeniden: Bir kadının suya değiyor ayakları, İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı….

Ne olacak şimdi, ne olacak? İstanbul’dan sonrası ne olacak? “Taahhüdü yok” dedi, laleler. Zamanın da, aşkın da taahhüdü yok. Bir lale ürpertisi geçti içimden. Sarıya, maviye, kırmızıya, mora bayıldım. İstanbul’daki ‘her an’ın güzelliğiyle, ‘şu an’ın acısını dindirmek istedim. Evet, geri dönmüştük. İstanbul’dan geri dönmüştük. ‘Her an’ın güzelliğini, doğallığını, insana dair olanını hissederek geri dönmüştük. İstanbul, çoktan geride kaldı bile… İstanbul geride kaldı. Kalbimle, mantığım aynı dili konuştu şimdi. Ellerim buruştu… İstanbul geride kaldı… indeed… !

Blogumun sevgili okurları, benim sevgili okurlarım. Sizinle, İstanbul’da bıraktığım 3 güne dair notlar paylaşmak niyetim. Emin olun, duygu dünyamdaki sarsıntılarla sizi boğmak istemiyorum. Ama biliyorum, binlerce İstanbul fotoğrafı var her birinizin aklında. Anlatılmaz, yaşanır. Bunu da biliyorum. Bu yüzden şimdilik, lalelerle süslenmiş güzelim İstanbul’dan hepinize birer sarı lale sunuyorum. İstanbul diyorum da, başka da demiyorum…indeed.. ! Devamını da getiririm, bu notların…. Meraklanmayın…indeed.. !

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...