25 Nisan 2010 Pazar

Sen güzelsin, ben değil Çingene Kızı.... Look at me Gipsy,,,sad Gipsy !!

Ayna ayna ! Söyle bana. Benden güzel var mı dünyada ? pozlarıyla geçip de aynanın karşısına kendimi acaip derecede kandırdığımın katıksız hazzını da Gaziantep’te yaşadığımı yazıp, Antakya'ya geçeceğim izninizle. İşte karşımızda duruyor, meşhur “Çingene kızı” mozaiği. Kıza vurulmamak elde değil. Orasından, burasından ama her yerinden çektik fotoğrafını. İçine çekiyor insanı gözleri, sonra sürüklüyor tarihin gizemli sayfalarına. Nasıl bir duygu mudur? Zaman Gazetesi’nin süper diplomasi muhabiri Servet Yanatma arkadaşımın verdiği yanıt, en doğrusudur bu soruya : Hilalcim, kız çok etkileyici. Çarpıyor adamı. İnsanın baktıkça bakası geliyor. Mozaik değil sahici bu, sahici.

Neymiş? Gaziantep’e gittiğinizde mutlaka bugün dünyanın 2. büyük mozaik müzesi olarak bilinen ‘Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ne gideceksiniz. Bu müzeye ek, yeni bir müze daha açılıyor ki yakında, o zaman kendinizi dünyanın en büyük mozaik müzesinde bulacaksınız. Nizip ilçesinin Belkıs köyü eteklerindeki Zeugma’dan, mozaik çıktıkça çıkıyor ve müzeler genişliyor, tabii bir de Zeugma’nın kendisi ‘açık müze’ olacak ki, o zaman Gaziantep gerçekten bir dünya kenti gibi ışıl ışıl ışıldayacak.

Gaziantep Arkeoloji Müzesi daha 2005’te mozaik müzesi olarak açılmış. 550 metre kare mozaik, 120 metre kare de fresk, yani duvar süslemesi sergileniyor müzede. Anadolu’da tam 6 bin yıldır kullanılan taban süslemesi mozaikler ve duvar süslemesinin ürünü freskleri gördüğünüzde siz de gerçekten çarpılacaksınız. Tabii çoğunun yarısı çalınmış, yarısı kırılmış. Baktıkça yüreğiniz de yarılacak ama nafile. Nerde bizde öyle antik eserlerin, değerlerin kıymetini bilme ruhu, anlayışı. Zaten mozaikler de Zeugma’dan daha 1992’de çıkarılmaya başlamış. Binlerce yıllık bir mirasımız var ve şu yukarda yazdığım tarihlere bakın. Görmeye, kıymet bilmeye, korumaya geldi mi çoğu zaman duyarsız olmuşuz, zalimlerce yönetilmişiz.

Zeugma’nın hikayesi dinledikçe iç parçalıyor esasen. M.Ö 300 civarında Büyük İskender’in generallerinden Nikator tarafından kurulmuş bu antik kent, Roma İmparatorluğu’nun eline geçince almış Zeugma adını. Yani, köprü. Antakya ile Çin arasında Fırat yoluyla oluşan geçitte liman olarak kullanılmış ve büyük bir ticari değer kazanmış. Kentin bugün 3’te biri Birecik Hidroelektrik Barajı gölü altında bulunuyor. Suların altındaki bölümde ne yapılacağı tam bilinmiyor ama diğer bölümler yakında açık hava müzesi olacak. Suyun altında milyonlarca Roma mozaiği, bir de susuz kalan bölüm. Hayat mı acımasız dersiniz, yoksa insanlar mı. Zaten baraj yapılmasaymış, kimsenin bu mozaiklerden haberi bile olmayacakmış. Bu ‘Çingene kızı’ daha çok ziyaretçinin yüreğini dağlar değil mi ama, değil mi…

1 yorum:

oludeniz dedi ki...

Kesinlikle öyleydi; taş değil sanki canlıydı...

Biliyorsun, müzede çalınan eksik mozaikler vardı.. Bence en değerlisini tercih etmemişler.. Çingene Kızı'nı gördükten sonra sanat hırsızlarını anlayabildiğimi itiraf etmeliyim....

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...