4 Kasım 2010 Perşembe

Bir monşer gördüm, kitap yazıyor....


Yeni bir kitap çıkıyor. Adı; “Dışişleri İskelesi” olacak. Niye?  “E ben, 34 yıl boyunca Dışişleri İskelesi’ne bağlı kaldım. Adım Deniz. Hep deniz sorunlarıyla ilgilendim. Denizciyim yani..” Damarlarındaki ülkücü kanıyla Kıbrıs, Ege, Boğazlar konularında Türkiye’nin uluslararası sularda yaşadığı sorunlarla yılmadan boğuşan bir monşerle mi konuşuyorum ne? “Bana monşer dersen, seni mahvederim. Monşerlerin en büyük savunucusu benim. Biz hariciyeciyiz,  adamı sallarız.”  Tamam, ne yapabilirim. Adınız çıkmış ‘monşer’e, inmez ‘bizden biri’ne... “Bizi halktan kopuk monşer diye suçlayanlar, kendine baksın. Onlar dünyadan kopuk...”

Ben siyasete girmek istemiyorum Deniz Bey. Bu monşer tartışması bitmez zaten. “Damarlarımdaki ülkücü kanı” deyimini de sizden çaldım zaten. Benim derdim şu kitap. Yani, olacak 4. kitabınız. 700 sayfayı aşkın. Siyasette çok sıkıcı günler geçirdiğinden, durup durup kitap mı yazıyor yoksa Deniz Bey. Yok canım, yok. Uluslararası sularda dönen dolapları, Türkiye’nin başına sürekli çorap ören Yunanistan’ın hukuki tüm açmazlarını, NATO’yu, diplomasinin hukuktaki yansımalarını ıcığına, cıcığına kadar bilen uzman bir diplomat olursan, her yıl bir kitap basarsın nerdeyse. Bir de soyadın Bölükbaşı. Türk siyasi tarihine kazınmış bir soyisim. Sonra başla yazmaya. 1; Ege Sorunları (İngilizce yazılıp, İngiltere’de yayımlanıyor), 2; Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası (Pederin hayatı diyor Deniz Bey, bu kitap için), 3; 1 Mart tezkeresi (Tam bir polisiye tadında)...Okudum ben bunları satır satır, Deniz Bey’in kitaplarla ilgili yaptığı tüm imtihanlardan geçtim... Ve sırada 4; Dışişleri İskelesi (Kıbrıs, Ege, Boğazlar, Irak. Meraklıları için en özel belgeler. )  Deniz Bey, kitabın sonuna bir bölüm ekleyip Dışişleri’nde çok yakından tanıdığı Ümit Pamir, Mehmet Ali İrtemçelik gibi 20-25 dostunun portresini de yazmayı kararlaştırmış. Dışişleri ne cengaverler yetiştirmiş hep birlikte okuyacağız. Evet, pek yakında. Hatta, gün sayıyor kitap...

Deniz Bey’le böyle kitap konuşup, diplomasiyi ve monşerleri (ama ben şeker ve ince insan anlamında kullanıyorum) analiz ederken, rahmetli Gündüz Aktan’ı da andık. Her ikisi de ömrünü Dışişleri’ne vermiş ve sonra MHP’de siyasete geçmiş. Gündüz Bey de en süper entellektüel beyniydi Dışişleri’nin. İdeolojisini sevmeyenler bile onu okur, öğrenirdi. Gündüz Bey’le sohbet, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibiydi. Bilgi ve görgüyle eleştirir, konuşurdu. Radikal Ankara’daki en süper arkadaşımdı çoğu zaman. Duygusallaşıp, konuyu dağıtmayayım. Ey insanoğlu, ey monşer daha çok kitap bekliyoruz sizden, daha çok. Deniz Bey’i yeni kitabı için şimdiden kutlayalım değil mi. Yine bizi aydınlatacak...

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...