22 Haziran 2010 Salı

Les tam-tam, la musique et Strasbourg...! En uzun gün ve ilk gece : STRASBURG

Bir Alman olmuşlar tarih boyunca, bir Fransız. Pek bir Avrupai havaları var ama yine de bir yavanlık hakim bu yüzlerde. Hadi, hemen girişte çok eleştiri oku fırlatmayayım da Fransa ve Almanya’nın sınırında yaşayan bu Strasburg’luları kucaklamaya çalışayım. Önyargıyı bırak Hilosh, bırak... Bak; 21 Haziran, kuzey yarımkürenin en uzun günü. Yaza giriyoruz. Herkes bir şenlensin, bir açılsın, dökülsün hatta saçılsın.

Sen böyle hafiften dalga mı geçersin ! Al sana, müzik bayramı. 1982’den beri tüm Fransa, 21 Haziran akşamı sokaklara dökülüyormuş. Yazın gelişi kutlanıyor. Dökülen dökülene. Dar, uzun, çiçekli, arnavut kaldırımlı, şirine sokaklardan geç geçebilirsen. Her sokak kenarında, ortasında müzik grupları alabildiğince bağırıyor. Sene boyunca suskun, içi geçmiş kalmış bu zavallılar bugün kendilerini aşıyor işte. Her ses var, her renk. Tam-tam’lar, davullar, zurnalar, gaydalar...hatta..ha ha ha..vuvuzelalar... Tüm Strasburg, açık hava konseri havasında. Yerde, gökte her çeşit melodi...

Buraya bu çok sesliliği de ben mi getirdim nedir!!! Diplomat ve gazeteci arkadaş grubumda yükselen “Narsist Hilal” esprilerine hiç aldırış etmeden söyleyeceğim işte. Her zaman akşam 8.5’tan sonra inlerin, cinlerin top oynadığı bu sokaklarda şimdi neşe, çalgı, dans ve özgürlük var. Ben diyorum size, benim ayağımda bereket var...(Ben narsist olmayacağım da kim olacak. Eminim bu gece de sokağa çıkacağız ve sokak hepimizi şaşırtacak. Bahse bile girerim)

Garsonlar hizmetten anlamıyor. Fransız milleti soğuk ve uyuz. Gelip de sana ‘ne içersin, ne yersin’ diye soran yok. Veriyorsun bir sipariş, bekle Allah bekle. Pizza-lahmacun kırması bir Tartes flambees (tart flambe) yapmışlar, meşhur etmişler. İnce bir hamur, üzerinde erimiş peynir, rendelenmiş domuz eti falan, filan...biraz da mantar. Yazık yaa, bu ecnebilerin neden Türk mutfağına hayran olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu garip pizzamsı, pidemsi şeyin yanında Allah’tan yeryüzünde soğuk içilen nadir kırmızı şaraplardan Alsace (Alsaz) şarabı içiyorsun da, ne yediğini anlamıyorsun. Ve üstüne neyse ki Creme brulee.. !

Yine de, yine de..çok şirinsin Strasburg. Gökyüzü hep aydınlık. Uzayıp giden, geniş parklar. O kadar çok milletten insanı bağrına basan bir Avrupa Konseyi. Evet Kayhan Karaca haklı. Burası bir demokrasi okulu. Ben ilk dersi geçtim, haberiniz olsun. Çok da yenilir, içilir olmasa da Fransız mutfağına çok burun kıvırmadım. Hafif yağmurlu sokaklarda bugün güneş daha bir parlak. Yaz geldi... Geçmeden, haydi hep birlikte tadını çıkaralım, haydi...

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...