Söz, ondan-bundan sonra arkadaşlara, nasıl vakit geçirdiğimizi konuşmaya geldiğinde ağzımdan çıkan; "Güney Afrikalı, Rene" oluyordu. Heyecanla Afrika'yla ilgili Rene'den öğrendiklerimi karşımdakiyle paylaşmaya başlayan ben, "Siyah mı, beyaz mı. Zenci mi bu kadın" sorusuyla afallıyordum birden. Avrupalı bir büyükelçi bile Güney Afrika'da siyahlar kadar beyazların da yaşadığını, her iki ırkın da eşit haklar için mücadele ettiğini, Afrika'nın kriz içindeki dünyada her türlü yatırım için altın gibi parladığını, cazibenin ta kendisi olduğunu benden dinliyordu.
Evet, onlarca yıl hep öyle bildiniz Afrika'yı. Afrika denilince aklınıza; köleler, siyahlar, yoksulluk, AIDS, bulaşık görüntüler, çatışmalar, silahlar geldi. Çok iyi koştuklarını, uzun mesafelerde rakip tanımadıklarını öğrendiniz uluslararası spor etkinliklerinde bir de. "Kaderimin efendisiyim" felsefesinin arkasından koşan Nelson Mandela'nın da ismini duydunuz sık sık. Bizim gibi yabancılar, Mandela'nın öyküsünde Afrika için "Herşey mümkün" dese de, günlük hayatlarına döndüklerinde Afrika'yı hep 'uzak, yoksul, geri kalmışlık' kavramlarının içine attılar. Dünyanın bir yerinde süper güç Amerika, öteki tarafında entel-dantel Avrupa dururken, Afrika da neyin nesiydi, değil mi? Neyin nesi?
"Hadi ben Afrika'yla ilgili en ince ayrıntıları yeni öğreniyorum, siz demi yeni öğreniyorsunuz" diye keyifle hor gördüğüm Avrupa büyükelçisine, "Güney Afrika: Its possible" sloganıyla havamı atmayı da bir borç bilmiştim kendime o sıra. Dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip Türkiye, Güney Afrika'nın Ortadoğu ve Avrupa'daki en büyük ticaret ortağıydı örneğin. Avrupalı züppeler "hayır, başaramazlar" diye tuttursa da, Güney Afrika iki hafta sonra 2010 Dünya Futbol Kupası oyunlarına evsahipliği yapacak. Milyonlarca futbol gönüllüsü Güney Afrika yolunu çoktan tuttu. Afrika ülkeleri arasındaki dayanışmayı, kıtanın siyasi ve ekonomik açıdan güçlenmesini pekiştirmek için kurulan Afrika Birliği, dün 47. yılını kutladı. Evet, 25 Mayıs Afrika Günü'ydü.
Afrika'dan bir konuk da tam da Afrika Günü'nde Ankara'daydı. Güney Afrika Başkan Yardımcısı, yani Başbakanı Kgalema Matlanthe futbol kupasına iki hafta kala, kupa koordinatörlüğünün yoğun yükü altında olmasına aldırmadı ve aldı 4 bakanını yanına, Türkiye'ye geldi. Hem de Afrika'yla ticaret için AB'nin, Amerika'nın, Çin'nin birbiriyle kapıştığı bir dönemde. Demek ki, Türkiye'nin 1998'de başlattığı Afrika'ya açılım planı sonuç veriyor. Türkiye'nin sadece Sahra'nın güneyindeki Afrika ülkeleriyle yaptığı ikili ticaret hacmi 5 milyar doların üzerine çıkmış durumda. G-20 ülkeleri içinde Türkiye'yle dayanışması göz dolduran Güney Afrika, Türkiye'yle birlikte dünya ekonomisine yön vereceği günlerin hesabını yapıyor. AB, Türkiye'nin Afrika atağını öylesine kıskanıyor ki, Afrika ülkeleriyle ticarette neredeyse tüm kural ve kaideleri kaldırma noktasında. Hımmm... Neydi bu Afrika, neyin nesi? Açın bakın kitaplarınıza, en yenilerine. "Siyah mı, beyaz mı" görün Afrika'yı. Şöyle bir cümle göreceksiniz....Bi dakka, bi dakka... ITS POSSIBLE...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük
Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...
-
Kız çocukları babalarından bahsederken sanki bir film kahramanından sözederler. O kahraman hırçın, korkunç, garip olabilir çoğu zama...
-
Türkiye’nin zencileri ve beyazları olmadı hiç. Kimse kimseye “senin rengin siyah” diye öfke beslemedi. Tüm çocuklar kardeşçe futbol oynadı s...
-
Simitçiye de sordum: Sen hangi sesi duyunca mutlu oluyorsun? “Her türlü günaydın bana hayat veriyor” dedi, kocaman gülümsedim. Onun sokağı...
1 yorum:
bende senden öğrendim afrikayı bilmiyordum her şeyin bu denli altın gibi parladığını ve bu kadar cazip olduğunu :) senin yazılarınla her gün bir şeyler öğreniyorum ve bayılıyorum senin yazılarına :)
Yorum Gönder