9 Aralık 2009 Çarşamba

Lütfen, Lütfen....Birazcık Çevre !


Karbon, küresel ısınma, Kyoto, iklim değişikliği ve Kopenhag. Çevirip, çevirip okuyorum olmuyor. 192 ülkenin temsilcisi BM İklim Konferansı için Kopenhag’da toplanmış, küresel ısınmanın hepimizin geleceğinin canına okumaması için neler yapılabileceğine kafa yormaya başlamış. Onlar iki hafta boyunca konuşacaklar ama bu süre içinde Grönland ve Antarktika’daki buzullar daha da eriyecek, dünyanın birçok yeri daha da ısınacak, Güney Doğu Anadolu kuraklığa bir adım daha atacak, açlıkla boğuşan Afrika’nın şansı biraz daha azalacak…Daha neler, neler. ??? “Kalk Hilal, kalk git. Bir uzman bul konuş, neler oluyor dünyamızda, nedir bu küresel ısınma vakasının boyutları” derken, kalktım gittim çok sıkı bir uzman buldum. Bayanlar, baylar….Buzda kayanlar, merdivenlerden düşenler…Size Dan Wilson’u takdim ediyorum.

Dan, küresel ısınmayla mücadelede dünyanın en iddialı ülkesi diye bilinen İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’ndeki özel diplomatı. Küresel ısınmayla doğrudan ilgili çevre ve enerji alanlarına kafa yoruyor. Böylesi bir uzman ne diğer ülkelerin büyükelçiliklerinde ne de Türk Dışişleri Bakanlığı’nda var. Dan, hem büyükelçiliğin internet sayfasından kamuoyunu uyandırmaya çalışıyor hem de Türkiye’ye küresel ısınmayla mücadele yolunda bir eylem planı hazırlamakta yardımcı oluyor. Böylesi yoğun bir tempoda bana da vakit ayırdığı için onu izninizle ‘Lord’ ilan ediyorum. Bu genç, yakışıklı ve gelecek vaadeden, insana hayat aşılayan İngiliz diplomatı, ben ilan etmesem zaten hükümeti kesinlikle bir gün onu ya ‘Sir’ ya da ‘Lord’ ilan edecektir.

Bildiğiniz gibi iklim değişikliği; aralarında karbondioksitin de bulunduğu kimi zararlı gaz emisyonlarının atmosferde artması ve bunların sera etkisi yaratarak yeryüzü ısısını artırmasıyla ortaya çıkması bilimsel olarak beklenen bir felaket. Sorun küresel düzeyde olduğundan ve herkesi er-geç etkileyeceğinden adı oluyor ‘küresel iklim değişikliği’. Yani, öyle uyduruk 2012 filmine takılacağınıza bu konuya takılıp, uyanmanız, bilimsel gerçeklerle yaşayıp, ona göre hareket etmeniz gerekiyor. Siz ne kadar “O kadar da ısınmıyoruz” deseniz de, İngiliz bilim adamları 150 yıl önce kaydedilmeye başlanan sıcaklıklarla karşılaştırıldığında, bu yılın en sıcak beş yıldan biri olacağı sonucuna vardı. Küresel ısınmadan dolayı 2050’de dünyada 300 milyar dolarlık afet zararı bekleniyor. Türkçesi; Orman yangınları artacak, seller sular toprakları alıp götürecek, kuraklık artacak, insanlar aç kalacak. “Bana bir şey olmaz” diyebilirseniz, deyin...Asıl Dan’in ne dediği önemli. Açtı, haritayı gösterdi: Hepimiz tehlikedeyiz.

Türkiye, ünlü Kyoto Sözleşmesi’ni şubatta imzalamış, yürürlüğe koymuştu. Sözleşme, küresel ısınmaya karşı alınabilecek en etkili yöntemin, soruna yol açan sera gazı emisyonlarının kontrol altına alınması olduğunu cümle aleme duyurmuştu. Peki ne oluyor da, sera gazı etkisini artırıyoruz, bizim sera gazı etkisiyle ilgimiz ne? Dan diyor ki, dev elektrik santralleriyle, fabrikaları uygunsuz işleten ülkeler sera gazı emisyonlarını artırıyorlar ancak bireyler de, bilinçsiz eneji ve yakıt tüketimiyle bu işle doğrudan sorumlular. Yani, hükümetler çevre dostu santraller yapmak, su kaynaklarını doğru düzgün kullanıma sunacak sistemler geliştirmekle sorumlular ama bireyler de adamakıllı enerji tasarrufuyla sera gazı emisyonlarının kontrol alınmasına katkıda bulunabilir. Bu konu çok derin olduğundan şimdi İngiltere Büyükelçiliği ofisinde çalışanlara yapılan uyarılardan örnek verip, sizi biraz soluklandıracağım. Dan’i dinlemeye devam edeceğiz tabii ki. Siz şimdi, lütfen okuyun. Please sir, please…Lütfen:

“Lütfen dişlerinizi fırçalarken ya da bulaşıklarınızı yıkarken suyun akıp gitmesine izin vermeyin !”
“Lütfen ofisinizi terk ederken ışıkları söndürmeyi unutmayın. Eğer ofisi terk eden son kişiyseniz, lütfen koridor ışıklarını söndürün. Lütfen tuvalet ışıklarını söndürmeyi unutmayın!”
“Lütfen cep telefonlarınızın şarj cihazlarını fişte takılı bırakmayın! Lütfen, su ısıtıcısını sonuna kadar doldurmayın, ihtiyacınız kadar su ısıtın, bu şekilde daha az enerji harcanaktır !”
“Lütfen ofisinizi terkederken, klimayı kapatmayı unutmayın. Eğer çok üşümüyorsanız lütfen kaloriferlerinizin derecelerini düşürün !”
“Lütfen kağıtlarınızın her iki tarafını da kullanmaya çalışın ! Lütfen pillerinizi ve tonerlerinizi atmayın, geri dönüştürülebilirler.”

4 yorum:

derindenizbaligi dedi ki...

Haklısın, hükümetlerin yanısıra bireyler de üzerine düşeni yapmalılar aslında... Teoride.... Ne yazık ki insanlar "benden sonrası tufan" diyerek, kendilerinden sonra gelecek kuşaklara bırakacakları hayat üzerinde düşünmüyorlar. Oysa ki, şu meşhur Kızılderili atasözü aslında ne güzel özetliyor durumu: "Biz dünyayı atalarımızdan miras almadık, torunlarımızdan ödünç aldık." Herkesin kendi adına yapabileceği pekçok şey var. Yazında sıraladıklarına iki madde de ben eklemek isterim: Birincisi, saç kurutma makinalarının da çevreye verilen zarar konusunda epeyce etkili olduğunu okumuştum. Bu nedenle saçımı yıkadıktan sonra eğer hemen dışarı çıkmayacaksam, makinayla kurutmuyorum artık saçımı. İkincisi, uçakların da çevre kirliliğine hatırı sayılır ölçüde katkısı oluyormuş. Bu nedenle kısa mesafelerde örneğin Ankara-İstanbul arası gibi, mümkün olduğunca karayolunu kullanmayı tercih ediyorum. Başka arkadaşlar da kendi uyguladıkları yöntemleri yazarlarsa yararlı olur diye düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

Hilal Hanım, Ayşe Hanım...bu yararlı görüşlerinizi, bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Ben de evde artık gereksiz yere lamba yakmıyorum mesela. Ütüyü açıkta bırakmıyorum. İngiltere'nin bu konuya bu kadar özel önem verip, özel bir diplomatını da bu işle görevlendirdiği için hepimiz için çok önemli bir ülke olduğunu düşünüyorum. Hilal Hanım, blog yazılarınız için çok teşekkürler. Gerçekten ama gerçekten harikasınız.

altan dedi ki...

Yaniiii, küresel ısınmaya karşı hep birlikte savaşıyoruz. Hilalcimmm, hatırlatmaların için teşekkürler. İngiltere Büyükelçiliği'ndeki bu başarılı diplomatı da kutluyoruz. Umarız, Türk Dışişleri Bakanlığı da, bu uygulamayı örnek alır.

Adsız dedi ki...

Talk Mr. Dan Wilson, talk....Write Ms.Hilal, write....

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...