13 Ağustos 2009 Perşembe

RAS-putin, Haliç'te iftar..Allahuuuuekber!















Sen baygın baygın izler misin Rusya'nın kaplan avcısı Başbakanı Putin'in uçağın merdivenlerinden tavşan misali zıp zıp zıplayıp Esenboğa'ya inişini. "Ne var, izlerim" derken, olan olmuştu bile. Türk Dışişleri Bakanlığı'nın karizma ötesi karamel tatlısı üst düzey diplomatlarından birisi kulağıma eğilip, "Hilal Hanım, biliyorsunuz Ağustos ayının iki önemli konuğu var bizim için. Biri Putin, diğeri Rasmussen. N'oluyo? Rasputin" esprisiyle kıkırdatmıştı beni. Aaa tamam canım, kendisi de kıkırdadı n'olmuş. Putin'in arkasından Nato Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen de Türkiye'ye gelecekse, hem de gelmek için Ramazan'ı seçip, hem de Başbakan Tayyip Erdoğan'la iftar yapıp müslüman dünyasına barış çubuğu uzatacaksa bal gibi kıkırdarız. Allaaaahuekberrr nidasıyla kıkırdasak da yeridir. Kıkırdayamayanlar kıskanmasınlar diye de bu yazıyı yazıyorum. Kıymetinizi bilin!

Önce haberleeer: Putin'in peşi sıra Türkiye'nin yolunu tutmuş olan Rasmussen, 27 Ağustos akşamı İstanbul'da Başbakan Tayyip Erdoğan'la iftar yemeği yiyecek. Ramazan'ın tüm kutsallığı ve görkemini üzerinde bir kraliçe elbisesi gibi taşıyor olacak İstanbul, Rasmussen'in müslüman dünyasıyla diyalog arayışına tanıklık edecek. Yabancıların 'Altın boynuz'u, bizim Haliç'imizde yenecek bu kutsal iftarın görüntüleri anında müslüman alemiyle paylaşılacak. Rasmussen, Allah taksiratını affetsin! Sen, Daminarka başbakanıyken ülkende Hazreti Muhammed'i teröristle eş tutan, müslümanlıkla kafa bulan karikatürler yüzünden deliye dönen müslümanlara "Dinlere saygılıyım" açıklamasından öteye açıklama yapma, parmağını kıpırdatma sonra da gel İstanbul'da "Yaaa, lütfen barışalım" görüntüsü ver. Haberlere devam: 28 Ağustos'ta da Ankara'da olacak Rasmussen herkesle görüşecek. Gül, Erdoğan, Davutoğlu, Orgeneral İlker Başbuğ...

Bu Rasmussen Amca'nın NATO genel sekreteri olmasına Türkiye karşı çıkmıştı hatırlayın. Sonra da araya Obama girdi, yok Türkiye'ye sözler verildi, allem kallem Rasmussen NATO'nun başına geçti. Karikatür krizini geç, bir de Roj TV sorunu var bu Danimarka'yla Türkiye'nin. Türkiye diplomatik notalar yazıyor çiziyor, "PKK'nın yayın organını susturun" diyor, ülkesinin ifade özgürlüğünde tavan yaptığını düşünen Rasmussen Amca'dan "Araştırıyoruz Roj TV'yi" sesinden başkaca da ses çıkmıyordu. Amca, genel sekreter oldu, önceliklerini sıraladı. Bayram gelmeden, ramazan şekeri dağıttı Türklere, müslümanlara: "Karikatür krizi geçmişte kaldı. Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmasını sağlayacağız. (Türkiye'nin NATO'da bir genel sekreter yardımcısı olabilir)"

Rasmussen, Putin'in üstüne Ankara'ya geldiği için oluyor Rasputin. Kelalaka ya da kelime oyunu gibi geliyor ama bir Rus efsanesi olarak bilinen, adına şarkı yazılan Rasputin'den biraz bahsedince siz de benim gibi "Bak şu Allah'ın işine" diyebilirsiniz. Rusya'nın ünlü vaizi, ikna gücü, hipnozcusu diye tarihe adını yazdıran Rasputin'in, küçükken en vahşi atları bile sadece konuşarak sakinleştirdiği öne sürülüyor. Uzun yıllar Rus hanedanını ve sarayını etkisi altına alan Rasputin, kadınlara olan düşkünlüğüyle de ünlü. Tüm dünyada 'seks makinası' yaftası da yiyor. Penisinin 30 cm olduğu söylentisi günümüze kadar ulaşmış. Nassı bişeysin sen Rasputin? İn misin, cin misin? Eğer Rasmussen de bu Türkiye gezisinde doğru-düzgün bir profil çizemezse, millet arkasından boney m'in Rasputin'in için yazdığı şarkıyı söyleyecek:

"Ra ra rasputin /lover of the russian queen /there was a cat that really was gone /ra ra rasputin /russia's greatest love machine /it was a shame how he carried on /but when his drinking and lusting and his hunger/for power became known to more and more people/the demands to do something about this outrageous/man became louder and louder/this man's just got to go! declared his enemies/but the ladies begged "dont you try to do it,please"/no doubt this rasputin had lots of hidden charms/though he was a brute they just fell into his arms/then one night some men of higher standing/set a trap, they're not to blame/"come to visit us" they kept demanding/and he really came/ra ra rasputin.....

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...