27 Ağustos 2009 Perşembe

Ankara'da öteki'ler-beriki'ler


Ankara nasıl solgun, nasıl baygın, nasıl bunalgın, nasıl sıkıcı...Yaz, yaz bitmez gibi. Kimisinin 'Kürt açılımı', kimisinin 'demokratik açılım' diye tanımladığı 'Kürtlerle kardeşlik, PKK'ya silah bıraktırma, üniter devlet içinde farklılıkları zengin kılma' projesini AKP yürütüyor, asker de buna ses çıkarmıyor diye çatır çatır çatlayanlar bile renklendiremiyor bu baygın havayı. Hani insan alır eline Türk bayraklarını Anıtkabir'e yürür, mitingler düzenler, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganları atar falan di mi yaa...Sadece bas bas bağırmak MHP lideri Devlet Bahçeli'ye kalıyor. Adam bu gidişle yalnız kalırsa, fena olacak.

Sen bak bir de, 'öteki cephe'ye : , (beriki, öteki, seninki, benimki..Türkler çok severler böyle tanımlamaları) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şehit ailelerine iftar veriyor, kendisiyle Türkçe anlaşamayanlara Kürtçe tercüman tedarik ediyor, "Devlet sizi hiç yalnız bırakmadı, daha da bırakmaz" diyor. Beni de yalnız bırakma Gül Baba! Başbakan Tayyip Erdoğan da hiç geri kalır mı Gül'den. Her gün bir açıyor, pir açıyor ağzını. Açılım, açılım, sonu nereye varacak, heyecanlandırıyor insanı. "Çıkacak, çıkacak af çıkacak, bütün PKK'lılar serbest kalacak" deyiverdi bir arkadaşım, biz harıl-gürül spor yaparken, öteki takıldı ona.."Çıkacak, çıkacak, kuş çıkacak."

Ben, "haydi bakalım, AKP kıvıracak bu işi" diye düşünürken, pekçok Avrupalı diplomat arkadaşımın "Hilalcim; Türkiye açıldı zaten. Bak etrafına. İyi-kötü bir diyalog var ortada" yorumlarıyla karşılaşmanın dayanılmaz hafifliğini de yaşadım. Hatta daha sene başında "AB yolunda başaşağı düşeceksiniz" espirisi yapan soğuk AB'linin teki, "Vayy be Türkiye'ye bak. Bu kadar açılım, AB'yi sollamıştır" noktasına da ulaştı. Yani yurdumdaki Türkü, Kürdü, Çerkezi, Müslümanı, Yahusi, Rumu, AB'lisi, Afrikalısı beklemede. Başbakan Erdoğan'ın verdiği heyecan gazı da rutine bindiğine göre yeni birşeyler yapmak lazım. Mümkünse NATO'nun Danimarkalı yeni genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in bugün AKP'nin yeni otel karargahı Rixos Otel'de Ankara'nın önde gelenleriyle yapacağı iftara katılmamak lazım. Mümkün mü, mümkün! Yok, değil. Hayır, mümkün. Niye, ben gazete temsilcisi falan da değilim. Ama diplomasi muhabirisin. Ama yemeği Başbakan organize ediyor, başbakanlık muhabiri izler. Ama ona takviye lazım. Bak, Rasmussen ayağıma takılmasa belki Ankara havasını biraz renklendirirdim...Ya Hilal, bırak ! Öteki, beriki renklendirememiş, sen mi renklendireceksin...Dur ya çekiştirme ! Niye renklendirmeyeyim canım. En azından Pilates üstü DVD yapardım. Ha ha ha...Ankara'da herşey çok mümkün ama bir o kadar da mümkünsüz.

2 yorum:

Cemal dedi ki...

Ben menuyu merak ediyorum sadece

Hilal Köylü dedi ki...

Şimdi bilgi geldi Başbakanlık muhabirimiz Tarık Işık'tan. Buyrun menü:

Klasik iftar tabağı, Erişteli yeşil mercimek çorbası, Zeytinyağlı kereviz, Tulum peynirli loca salatası, Ispanaklı-peynirli su böreği, Kuzu çevirme, tatlı tabağı....

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...