İngiltere son yılların en çetin rock festivallerinden birine
ev sahipliği yaptı. Download Festivali boyunca yağmur ve çamur hiç eksik
olmadı.
Avrupa’nın en “gürültülü” festivali olarak bilinen Download,
15 yılı aşkın süredir Donington’da yapılıyor. Donington 80’lerde de Monsters of
Rock festivaline ev sahipliği yapıyordu. Festivalin bu seneki kadrosunda
onlarca grup vardı. 3 gün boyuna Rammstein, Black Sabbath ve Iron Maiden
“headliner” olarak yer aldı.
Dinmeyen yağmur nedeniyle daha ilk günden, rock gruplarının
yanısıra çamur da kendini göstermeye başladı. Saatler geçtikçe, yağmurluğumuz
ve çizmelerimizle yaşamaya alıştık. 12 Haziran akşamı alandan ayrılırken
hepimiz birer “çamur adam”dık.
Çamuru bir kenara bırakırsak Download Festivali’nde
eğlenmemek için hiçbir neden yoktu. İngiliz mutfağının seçkin örnekleri alanın
her yerindeki büfelerde kendini gösteriyordu. Dört ayrı sahnede ise çok farklı
ekollerden onlarca rock grubu sahnedeydi. Elimizden geldiğince çok konser
izlemeye çalıştık, ama bazı noktalarda çakışan gruplar tercihlerimizi epey
zorladı.
İlk günün headliner’ı Rammstein’dı. Ana sahnede ya da bu
seneki Download’a özgü adıyla Lemmy Stage’de sahneye çıkan Rammstein’a ilgi
büyüktü. Konser sırasında İngilizlerin sevgiden çok meraktan Rammstein’a
geldiğini gözlemek zor olmadı. Ama çok alışık olmadıkları bu gösteri kısa
sürede tüm izleyicileri etkisi altına aldı. Farklı ritimler, bilmedikleri dil
ve görselliğin sınırlarının zorlandığı konser, her taraftan fışkıran ateşlerle
süslenince, etkisi tüm festivale yayılan bir “an”a tanıklık edildiği ortaya
çıktı.
İkinci gün, çamur artık her yerdeydi. Ama bizim keyfimiz
yerindeydi. Çok genç bir grup olan Inglorious sabahın ilk saatlerinde Encore
Stage’de, ya da şöyle söyleyelim, ikinci büyük sahnedeydi. Tarzları Whitesnake
ve Deep Purple arasında bir yerlerde olan Inglorious’un çıkış parçası Until I
Die, festival boyunca fonda çalan müzikleri arasında sürekli kendini gösterdi.
Grubun Donington performansı ise çok iyiydi. Seyircilerin katılımı, şimdilik
tek albümü olan bu genç hard rock grubunun kredisinin geniş olduğunu ortaya
koydu. Eğer medyayı iyi kullanırlarsa ve birkaç güzel parça daha yazarlarsa
Inglorious’ın adını gelecekte çok duyacağımıza inanıyorum.
Motley Crue’dan Nikki Sixx’in grubu olan Sixx AM ana sahneye
damgasını vurdu aynı gün. Yeni albümü Prayers for the Damned ile gündemde olan
ABD’li topluluk, Motley Crue’nun gölgesinde kalmayacağını daha ilk dakikalarda
gösterdi. İngiliz seyircisi ise tüm şarkılara eşlik ederen Sixx AM’e “kim tutar
seni” mesajı verdi.
Megadeth’e sıra geldiğinde ise binlerce insan Lemmy Stage’in
önüne doluştu. Hangar 18 ile sahneye girdi Dave ve ekibi. Yeni albümde Threat
is Real ve Dystopia’yı çaldılar ve tüm parçalarda beğeni topladılar. Dave
Mustaine’in “80’li yıllarda başka bir büyük büyük grupla aynı parçanın
cover’ını yapmıştık. İki parça da iyi oldu. Şimdi iki yorumu birleştirmenin
zamanı geldi” diyerek Motley Crue ve Sixx AM bas gitaristi Nikki Sixx’i sahneye
çağırması ise Download’ın en keyifli anlarından biriydi şüphe yok ki. Ben
Motley yorumunu tercih ediyorum ama Anarchy in Uk’i Sixx ve Megadeth’den
beraber dinlemek eşsiz bir deneyim oldu. Binlerce kişi eşlik etti. Konserin
diğer zirve anları ise Symphony for Destruction ve Holy Wars çaldığı sırada
yaşandı.
Megadeth’den sonra dinlenmek şarttı artık. Çamurların
arasında verdiğimiz yaşam ve eğlence mücadelesine bir süre ara verdik ve
Trooper biralarımıza yöneldik. İçinde ne olduğunuzu anlamadığımız, çok da
sorgulamadığımız sandviçlerle açlığımızı bastırdık.
İkinci günün headliner’ı ise Black Sabbath’dı. Sabbath’ın
performansı ise ağzımızı açık bıraktı. Grubun genç bateristi 79 doğumlu Tommy
Clufetos ise “İyi ki Bill Ward’ı şutlamışlar” dedirtti bana. Iommi- Butler
ikilisine enerji katan Clufetos ile beraber Sabbath neden heavy metal tarihinin
en büyüklerinden biri olduğunu ortaya koydu. Az bilinen parçalarda bile
seyirciyi etkileyen Ozzy, Tony, Geezer ve Tommy, setlistin en sonunaki Children
of the Grave ve Paranoid ile festival alanında izdiham yaşanmasına neden oldu.
Yağmur, sahneden fışkıran alevler ve bir ara görüşümüzü kapayan duman, her şeyi
daha da mükemmel yaptı. Gerçek bir efsane olan Black Sabbath’ın son İngiltere
konseri de destansı oldu.
Direniyoruz
Üçüncü gün çamurlu pantolonumuz, çamurlu botlarımız ve
yırtık yağmurluklarımız ile birlikte alana girdiğimizde artık her şeye
hazırdık. Çamur artık bataklığa evrilmişti ama biz direnecektik.
Günün headliner’ı Iron Maiden’dı. Ama öncesinde daha bir
sürü güzel grup vardı.
Lemmy Stage’de Halestorm bizi bizden aldı. Lzzy Hale ve
ekibi eski ve modern rock kalıplarını birleştirerek açtığı yolda emin adımlarla
ilerliyor. Lzzy Hale, Joan Jett benzeri tavrıyla seyirciye dönüp “Do you want
me” diye sorunca tüm İngiliz erkekleri ve bizim nutkumuz tutuldu.
Günün diğer bir yıldızı ise Shinedown’dı. Bizim ülkemizde
pek kimsenin bilmediği grup, gördüğüm kadarıyla farklı coğrafyalarda fenomen
olmuş durumda. Seyirci Cut the Chord’da da, Lynyrd Skynyrd cover’ı Simple
Man’de grubun tüm parçalarına eşlik etti. Vokalist Brent Smith’in seyircinin
arasına girip, hatta yanımıza kadar gelip ortama hakim olma çabası takdire
değerdi. Shinedown konseri, Donington’dan binlerce kişinin zıpladığı az
sayıdaki konserden biri oldu.
İngilizlerin müzik zevkine Nightwish uzak. Ama grup sondan
bir önceki isimdi ve gerek şarkılarıyla gerekse performansıyla herkesi
büyüledi. Ama artık sabırlar tükenmeye başlamıştı. Herkes, İngiliz rock tarihinin
en büyük gruplarından birinin 2016’daki tek İngiltere konserini izlemek üzere
yerini almıştı. En öndeydim ve geriye dönüp baktığımda gördüğüm kalabalığın ucu
yoktu. Sonradan öğrendiğimize göre arkamzıda 85.000 kişi vardı.
Iron Maiden, If Eternity Should Fail ve Speed of Light ile
girdi sahneye. İki yıl önce gördüğümüzden bu yana çok ciddi bir rahatsızlık
atlatan Bruce Dickinson’ın sesi mükemmeldi. Tüm notaları aynen çıkarttı,
kariyerinin hiçbir dönemini aratmayan üstün bir performans sergiledi. Yüzü sanki
biraz çökmüştü ama sahne hakimiyeti hastalığı çok geride bıraktığını ortaya
koyuyordu.
Sadece Bruce değil tabii ki, Adrian, Jan, Dave, Nicko ve
kaptan Steve Harris de her zamanki gibi muhteşemdi. Son albüm The Book of
Souls’dan Death or Glory ve The Red and the Black seyircinin tam desteğini
aldı. Iron Maiden, Fear of the Dark,
Wasted Years, Hallowed be thy Name de bizi bekliyordu. Uzun zamandır setliste
girmeye Powerslave ve Blood Brothers da günün sürprizleriydi.
Çamurdaki haline acıdığı seyirciye “mudbrothers” diye
seslenen Bruce ve ekibi sahneden ayrıldığında üç günlük mücadelenin sonuna
gelmiştik. Eski halinden eser kalmayan botların ve pantolonların törenlerle
çöplere atıldığı ve hatta yakıldığı Download Festivali,
tanrıların gazabına rağmen herkesi mutlu etti.