Onlara
“arsız” diyen de var, hırsız gözüyle bakan da. Büyükşehirlerde trafiğin ‘baş
belası’ olarak da görülüyorlar. Çoğunun elinde “Suriyeliyim, yardım edin”
yazılı bir pankart var. Konuşmaya çalışıyorsun, “Abla bana para ver”
yakarışından başka da bir şey duyamıyorsun. Araba her kırmızı ışıkta durduğunda
kendine acılardan acı beğeniyorsun. Sokaktaki çocuk sayısı arttıkça artıyor,
sen zaman zaman onlara uzattığın bozuk paralarla vicdanını teselli etmeye
çalışıyorsun. Hayata küsüyor, devletin başındakilere küfür sallıyorsun. Sokağa
çıktığın anda mutsuzsun.
Türkiye,
Suriyeli mültecilere kucak açtıktan sonra sokaklardaki çocuk sayısının arttığı
doğrudur. Bu çocuklar için hiçbir şey yapılmadığı, her birinin köle gibi
sokaklarda çalıştırıldığı da gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Haydi bu işin
bir boyutu. Daha başka çok boyutu da var. Türkiye genelinde 1 milyon çocuk
sokaklarda çalıştırılıyor. Türkiye genelinde 6-17 yaş arası çocukların yüzde
91.5’i okula devam ederken, yüzde 8.5’i okula gitmiyor. Okula giden de,
gitmeyen de çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
açıklamış; demiş ki, “Geliri düşen aile, yasak da olsa çocuğunu çalıştırmak
zorunda kalıyor.” 15 yaşından küçük çocukları çalıştırmak yasak ama yasağı
dinleyen kim… Dinlese rakamlar böyle mi olur: Türkiye’de yaklaşık 3 milyon
çocuk var ve bu çocukların yarısı yoksul ailelerden geliyor. Çalışmayıp, ne
yapacaksın… Türkiye’de okul çağındaki 900 bin çocuğun işbaşında olduğu gerçeği
değişmiyor.
Durup, durup
“Memleket atladı, zıpladı. Refahta tavan yaptı” diyen yöneticilere de sadece
“Utanmıyor musunuz” diye sormak istiyorum. Mülteci ya da değil, her kimse kim,
çocuk onlar çocuk… Sahiden, utanmıyor musunuz?