Akdeniz’in ünlü korsanı Kemal Reis dermiş ki; “Gelibolu
çocukları su içinde tıpkı bir timsah gibi yetişirler. Tekneler onların beşiği,
denizlerin çırpıntısı ninnileridir.” Tarihler 1450-1500’leri gösteriyormuş.
Amcan sürekli Akdeniz’de seferlere çıkıyor ve sen de bu seferlere katılıyorsun.
Doğuştan şanslı dediğimiz cinsten. Piri Reis, bu seferlere katılmış ve bugün
dünyanın en ünlü denizcilik kılavuzu sayılan Kitab-ı Bahriye’yi yazmış. Osmanlı’yı
Osmanlı yapacak engin deniz bilgisini de bu seferlerde elde etmiş olacak ki,
Piri Reis Akdeniz’deki savaşçı Türk denizcilerini Osmanlı donanmasına katmayı
başarmış. Amcası ölünce çekilmiş bir köşeye denizcilik ve haritacılık üzerine
yormuş kafayı. İlk çizdiği harita da, sonraki haritaları da padişahların aklını
başından almış. Muhteşem haritalarıyla denizlerin ustası olmuş. Seferden sefere
koşmuş ama gel gör ki, idam edilmiş. Şuursuz bir valinin şuursuz girişimiyle
donanmayı zor durumda bırakmakla suçlanmış. Piri Reis’in haritaları halen
denizcilerin en büyük kılavuzu. Denizlerde esip, geçmiş, gitmiş değil yani
denizlere adını yazmış.
Aslında daha ayrıntılı okuyup, anlamakta fayda var. Piri
Reis, ciddi bir reis: İşine baş koymuş, modern denizciliğin temellerini atmayı
başarmış bir isim. Haritası göz kamaştırıcı. Çok yerde görmüştüm ama bu kez bir
fuların üstüne resmedilmiş şekilde geçti elime. Sonrasında da bir yazar
arkadaşım öğle yemeğine davet ettiğinde “Piri Reis Restaurant’ına gidelim”
deyiverdi birden. Bir anda Piri Reis’in bana bir işaret vermeye çalıştığını
düşündüm. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün içindeki bu lokantaya Piri Reis
Meydanı adı verilen bölümden geçilerek ulaşılıyor. Ankara’da denizleri
çağrıştıran bir yeşillik ortasından lokantaya atlayıveriyor insan. Heyecanım
belki de Zerrin Dağcı’nın derin denizlerine ulaşıyor olmaktandı, belki de Piri
Reis’in beni denizlere çağıran coşkusundandı, belki de aşktandı. Zerrin Dağcı
yazar ya, çok iyi yazar ya, çok güzel bir yazar ya, bir anda bir çarpışma
olduğunu hissettim aramızda. “Uzun denizlerde yorulmaz gözlerimiz artık” dedim.
Ankara’da güzel bir Mart yağmuruna şemsiye açtığımızda uzun denizlere açılmış
kadar olmuştuk. Deniz dalgalanmaya, satırlar uçmaya başlamıştı hayallerimizde.
Ben de uzun bir aradan sonra yeniden yazıyorsam, Piri Reis’e
selam olsun. Haydi açılalım; denizler kadar büyük olsun hayallerimiz. Hayallerinizi
büyütmek için Piri Reis’in hikayesi kadar Zerrin Dağcı arkadaşımın kitaplarını
da şiddetle tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder