Aslında beni sevmesi için hiçbir neden yok... Haytayım ben. En yaramazından çocukların. Ben, oyum işte. Öyle düzenli, düzenli aramam kimseyi. Sabahında unuturum, dolu dolu geçen geceleri. Uçarım ben, hep uçarım. Yere çakılırım, ama gelir biri kaldırır. “Bak, çok yalnızım” diye ağlarım, “Sen kalmazsın” der etrafımdaki gülüşler... Ben, ben, ille de ben. Narsistin önde gideni, egoist manyak. Söyledim ona, uyardım hatta. Bağlanma dedim, beni de ağlatma....
Ama bak, bak ne oldu? İşten ayrıldım. Her zamankinden daha çok aradı beni. Çimlere uzandık sere serpe. Çocuklarla top oynadık. Her akşam parti düzenledi bana. Evli barklı kadın, en çok benimle ilgilendi. Hesap numaramı aldı... “Yapma” dedim, yaptı. Kendi parasını bana gönderdi. “Rene de gitti” diye sızlandım, sarıldı boynuma. Bana su verdi, ekmek verdi, sevgi verdi... (hüngürrrr)
Ne çıkarcı, manyağım ben. Bütün bunlar için mi seviyorum onu. Hem o, beni niye seviyor ? Günlerdir, haftalardır bir televizyona kaptırmışım gönlümü, hiç yüzüne bile bakmıyorum onun ama o, yüzbinlerce mesaj attı, milyonlarca kez aradı. Kız kıza parti yapıyormuşuz, ona veda edecekmişiz.... Ruhumu, enerjimi, herşeyimi yanına çekti. Onca kız arkadaş arasında gözlerimin tam da içine bakıp.... “Hiloş, seni seviyorum. Nereye gidersem hep aklımda olacaksın... BUGU, BUGU...” diye seslendi... (şimdi gerçekten ağlıyorum ben)
O zaman sarıl bana. “Gel sana Hiloş vereceğim”.(Şurda acıdan kıvranırken bile şaka yapıyorum, yuh bana ! )” Lucie GİTME,,,, GİTME,,,, GİTME” dercesine açıldı kollarım. Haydi bir sarılalım, bir daha sarılalım. Daha sen gidene kadar çok partimiz olacak... Evet bu gecenin adı “Lucie night” olsun.. Hep olsun, hep olsun...
“Seni sevmem için hiçbir neden yok” demişti bir keresinde, şimdi yine aynı gözlerle baktı. Gülüşüm, ağlayışım, manyaklığım, deliliğim, zekam, yeteneğim ona hep beni, kendimi gösteriyordu... Zaman zaman “Hiloş, sen sadece Hiloşsun...” diyordu... Ben sadece bendim... (Halen kendimi anlatıyorum,, gene yuh ! )
Ama o, ama o.... güzeller güzeli Lucie. Bir güzel Çek insan. Bana şimdi Ankara’dan sonra Washington’da, Prag’da, Londra’da kucak açacak arkadaş... ya da dünyanın herhangi bir yerinde. “Elbette görüşeceğiz... “ Ankara’daki görev bitmiş... bir sonraki durağa yolculuk var... yukardaki fotoğraf laf olsun diye çekilmedi,,, gülüşlerimiz laf olsun diye değil... Biz gerçeğiz... Daha güzel sebep var mı arkadaş olmamız için, Lucie ve Hilal olmamız için....
Bitmez bu yazı, bitmez bu arkadaşlık... Daha yazarım ben,,,, Lucie,,,,, Forever Lucie...