7 Ağustos 2010 Cumartesi

Sibel evlendi... Siboş's wedding ceremony....

"Ben bal arısı gibiydim, senden önce...Bak pervanelere döndüm, seni görünce...." Gelinle damadın ilk dansı,bu kutsal aşk şarkısıyla başladığında, hepimiz tatlı bir mutluluk sarhoşluğuna dirençsiz kaptırmıştık kendimizi. Kopsun tüm zincirleri kalbin bu akşam, bütün duygular gelinle damat gibi dans etsin ortada...Mutluluğun resmini işte şimdi çekiyorum Abidin !

Dünyanın en güzel, en dost şahiti Meltem olduğuna göre diplomasi muhabirlerinin tatlı Siboş'u, "Ömer Özgür Ceylan'ı kocalığa kabul ediyor musunuz?" sorusuna, gönül rahatlığıyla "Evet" diyebilir. Ama kızımız öyle aşık, öyle kendinden, öyle bütünleşmiş ki Ömer'iyle, kibarca "Ediyorum" diyor. İşte o an... Valla Siboş, artık evli bir kadın... Şahitlerin huzurunda resmi bir evcilik oyununa tüm ruhu ve bedeniyle 'varım' demiş bulunuyor. Bu nasıl bir duygudur, nasıl.... ? Aslında bu soru üzerinde zaman zaman kafa yormuyor değilim. Galiba bu konuda da en çok 'dünyanın en güzel evlilik şahiti' Meltem'le konuşuyorum. Evli barklı Meltem'den bile net yanıtlar gelmiyor evlilik konusunda. Yani olay; aşık olup, kopup gitmek, bal arısıyken pervanelere dönmek midir....!

Derken bizim Siboş, ince ince yazmış "Fly me to the moon" adlı blog sayfasında neden evlilik yolunda ilerlediğini. Benden gizleyeceğini sanmış ama yakaladım işte. Evliliğe hazırlıkla ilgili bir yazısında aynen "Ömer benim şu dünyada başıma gelen en iyi şey" diyor. Ve bu cümle beni benden alıyor. Bir kadının dünyada başına gelen en iyi şey, günün birinde tanıştığı erkek oluyor ve tutup elinden hayatın içine sürükleniyor. Ve o erkek, açıkça bunun farkında.... Benim bu evlilik felsefesi işini uzatmayıp, genç çifte bir ömür boyu mutluluk dilemem gerekiyor. Haydi bakalım, eğlence zamanı....yaniiiii düğün dedikodusu....

Bir altın takma yarışı gözlerimizin önünde yaşandı. Düğün mekanından çıkıp, geceye akmak için yollara düştüğümüzde altınını evde unutan Zeynep Tuğrul arkadaşımızın, önce eve gitmesi, altınını alıp da, kapıp gelmesi göz yaşartıcı değil midir arkadaşlar... Ben zaten leylayım. Son dakkada Meltoş'un uyarısı olmasaydı altın almayı bile unutacaktım. Amaaaaa,,, Meltem'im var benim.. Sonra bir baktım, Dışişleri Bakanlığı'nın yeni sözcüsü Selçuk Ünal da bir altın takıyor. Altın torbası dolan Siboş'un, altınları bizsiz yiyeceğini sanmıyorum...Geceye Meltem kadar olmasa da renk katan iki isim varsa; onlar da Mahmut'la, Servet'tir... Döktürmedikleri oyun kalmadı...Oyunlarıyla düğüne renk katan herkese Siboş'un ayrıca teşekkür etmesi şarttır... Bu Siboş öyle tatlı ki, balayı dönüşü benimle ayrıca ilgilineceğini gözümün içine bakarak da söyledi ya,,,, bir daha bitirdi beni.... !!! Sabah omzumdaki ağrının kaynağı Eminoy, Dido, tatlı Puket, Sevilla, Pınar ve Gülsen ve Zeyno'lar olsa gerek... Çok mu döktürdük kızlar... !

Aklıma yine o ilk parça geldi... Ne güzel yaaaa... "Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamammm...." Siboşşşşş,,,,,, mutluluklarrrrr..... 

3 yorum:

Adsız dedi ki...

MELTEM ERTEN KOÇ

Lcanım arkadaşım, seni çok seviyorum, ne kadar güzel yazmışsın, hatta gecenin siboştan sonraki yıldızı olmana ragmen, bana iltifat etmişsin...

Adsız dedi ki...

EMİNE KART

Valla çok döktürmüşüz gerçekten; yine olsa yine döktürürüz di mi Hiot'um?

Ellerine sağlık, pek güzel yazmışın. Siboş'un öyle usul usul "Ediyorum," deyişi benim de zihnime güzel bir sahne, hatta belki gecenin en güzel sahnesi, olarak yer etmiş... Pek sakin, pek güzeldi.

Meltem, onlar iltifat diil, doğru.
Öpüyorum ikinizi de, çok...

Unknown dedi ki...

Hiloshum..... ne guzel de yazmışsın gene!!!!! darısı başına güzel arkadaşım!!!!!!!!

Öne Çıkan Yayın

Aradığınız sakinliğin adresini veriyorum : Göynük

Kaçıp, gitme dürtüsünün içimizi günde milyon kez yokladığı, dahası içimizi zonklattığı dönemler bunlar. Hep bir mayhoşluk, hep bir serse...